Sevgili Arkadaşlar!
Ülkemizde gün geçmiyor ki başta kadınlara yönelik olmak üzere bir şiddet haberi duymayalım. Bu defa ateş yakınımıza düştü ve uzun süre birlikte çalıştığımız eski iş arkadaşımız Haydar Can Kılıçdoğan, tacize uğrayan iki küçük kız çocuğunu korumak isterken, madde bağımlısı olduğu söylenen iki kişinin bıçaklı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere insan hayatını öne çıkaran güvencelerin yok edilmesi şiddeti hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline getiriyor. Şiddete karşı durmak adına insan hayatını değerli kılan ve güvence altına alan düzenlemelerin tekrar hayata geçirilmesi için mücadeleyi elden bırakmamak gerektiğini vurgulayarak bu sayımızı sonsuzluğa uğurladığımız Haydar Can’ımıza atfediyoruz.
2021 yılını da pandemi koşullarında geçirdik diyebiliriz. Her ne kadar aşı bulunmuş olsa da bir yandan aşı karşıtları, diğer yandan da küresel anlamda yoksul ülkelerin aşıya erişiminin kısıtlı olması pandemi ile mücadeleyi zayıf ve etkisiz kılıyor.
Pandemi koşulları ekonomik krizde olan Türkiye’de emekçi kitleleri daha derinden etkiledi. Tam kapanmanın yaşandığı dönemlerde dahi emekçi kitleler çalışmaya devam etmek zorunda kaldılar. Normal koşullara geçildiği süreçte de emekçi kitleleri farklı bir tehlike bekliyordu: İşsizlik. Bu sayımızda genç işsizliği sorunsalını dosya konusu olarak seçtik. Sadece Türkiye’de değil, küresel boyutta da pandeminin en çok etkilediği grupların başında gençler ve genç işçilerin geldiği görülüyor. Dosya içerisinde bunu detaylı olarak göreceksiniz. Diğer yandan genç işsizliğinin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) raporlarındaki yansımasını görmeye çalıştık. Elbette bunca sorunu ortaya koyduktan sonra bir de çözüm getirmek gerek. Çalışma psikolojisi bölümünde de işsizlik süreci ve baş etme mekanizmalarına dair bir çalışma sizi bekliyor. Ayrıca gençliği “Z kuşağına” sıkıştırdığımız bu zamanlarda gençler, kendilerinin yer almadığı küçüğünden büyüğüne tüm oluşumlara nasıl bakıyorlar sorusunun yanıtını aramak için yaptığımız söyleşiyi keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Televizyon, tiyatro, sinema vb. sahne sanatçılarının birçoğunu her akşam evlerimizde bir şekilde misafir ediyoruz. Ancak bu misafirlerimizin gerçek hayatlarında ve çalışma ortamlarında neler yaşadıklarını bilmiyoruz. Bu konuda kısıtlı olsa da bilgi edinmek için Oyuncular Sendikası yönetici ve Gençlik Birimi üyeleriyle bir söyleşi yaptık.
“Pandemiyle barışık Normal” hayatımıza dönmemizle birlikte sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde işçi hareketlerinin arttığını görüyoruz. Bunu bir çeşit işçi sınıfının pandemi koşullarında yalnız bırakılmasının tepkisi olarak da görmek mümkün. Tam da böyle bir dönüm noktasında sınıfsal tartışmaların yeniden ve daha güçlü bir şekilde başlanması gerektiğini düşünüyoruz; yazar arkadaşlarımız da bu tartışmalara katkı veriyorlar.
Uluslararası işçi hareketlerinden örneklere bu sayımızda Alman Sendikası Ver.Di’nin Pazar çalışmasına dair mücadelesi ile devam ediyoruz. Buradan kendimize de dersler çıkarmamız gerektiğini de hatırlatmak isteriz.
Sendikal örgütlülük açısından ilk deneyimler her zaman önemli ve değerlidir. Bir işyerinde çalışanlar arasında sendika düşüncesi nasıl ortaya çıkar? Çekinceler-beklentiler, kaygılar ve kaygı yönetimi vb sorunlara yanıt aramak için sendikal örgütlenmesini yeni bitirmiş bir işyerindeki işçinin deneyimlerini sizinle paylaşıyoruz.
11. Sayımızda da işçi sağlığı ve güvenliği, hukuk, sanat, müzik ve spor yazıları da yerini alıyor. Sporda bir olimpiyat şampiyonu okçuyu misafir ediyoruz. Ayrıca bilgisayar oyunu meraklılarını da unutmadık. Bir oyun incelemesi onları bekliyor.
Ve son olarak, Ekim ayının sonu ve Kasım ayının başına denk gelen bu sayımızda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte Cumhuriyeti kuran ve yüceltenlere saygı ve şükranlarımızı sunuyoruz.
İyi okumalar…