gençemek sayı 6

Staj Sömürüsü ve Stajyer Öğrencilerin Hakları – Emre Gürcanlı

İsterseniz önce tanım ile başlayalım. Türk Dil Kurumu diyor ki staj: “Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi” veya “Bir kimsenin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir veya birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem.”

Dolayısıyla bir meslek sahibi olmak için bir öğrenme, meslek bilgisini artırmadan söz ediyoruz ve bir anlamda da bir zorunluluktan. Biraz daha anlamı genişletelim ve diyelim ki, aslında staj bir çalışma döneminden ziyade bir öğrenme dönemidir. Öğrenme sürecinin bir parçasıdır, o süreçten ayrılamaz. Tamam güzel de, staj dönemleri acaba gerçekten sözcüğün anlamı ve yasal olarak ifade ettiği gibi mi? Stajyer kimdir, staj süreci nasıl bir sömürü sürecidir, stajyerlerin sosyal hakları nelerdir,  staj sırasında işçi sağlığı ve iş güvenliği nasıl uygulanmalıdır gibi sorulara yanıt vermeye çalışalım ve stajyerlerin sorunlarını ele alalım bu yazıda. 

Ama önce Mustafa Koç’u analım. Sanırım onun ardından staj ve stajyer sözcüklerini duyduğumuz zaman çok daha farklı şeyler hissedeceğiz. Ağır sömürü koşulları, insanlık dışı çalışma ve barınma koşulları… Ve ölüm… 

Sürekli aşağılanma, hakaret veya dalga geçilme,

Sürekli mobbing,

Sürekli not kırma, stajı “yakma” baskısı,

Sürekli hizmetçi muamelesi,

Sürekli iş tanımı dışında işleri yaptırma baskısı…

Sürekli yorgunluk, uykusuzluk, mutsuzluk, stres, depresyon, endişe, korku…

 

Kimdi Mustafa anımsıyor musunuz? 

Piri Reis Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Mustafa Koç, staj yaptığı GANNET S gemisinde ölü bulunmuştu. Kardeşinin yaşadıklarını paylaşarak ölümüne sebep olan ihmalleri anlatan ağabeyi, kardeşinin staj öncesi hijyenik olmayan otelde konaklatıldığını, gemide 45 derece sıcaklıkta günde 20 saat çalıştırıldığını, kimyasal kalıntıların bulunduğu tankları temizlemek zorunda bırakıldığını ve geminin revirinde yatırıldığını bildirmiş, yapılan otopside akciğer enfeksiyonu sonucu hayatını kaybettiği anlaşılmıştı. Sonrasında iddialar ve denizcilik sektöründeki stajyerlerin insanlık dışı çalışmaları bir bir ortaya çıkmaya, kamuoyunun gündemine girmeye başladı. Örneğin Mustafa Koç, gemide stajyerlerin temizlemesi yasak olan bir tankı (20 metre derinliğinde, 1 metre açıklığı olan ve ortalama sıcaklığı 50 derece olan kapalı alan) temizlemişti ve bu koşullarda 18 gün çalışmıştı. 

Sevgili Mustafa’nın yaşamını yitirmesinin ardından, özellikle denizcilik sektöründeki çalışma koşulları ve stajyerlerin yaşadıklarıyla ilgili sayısız mesaj yayılmaya başladı sosyal medyadan:

“Ben hiç 8.00’de işe başlayıp 17.00’de çıktığımı hatırlamıyorum. Sabah 6’da gidip gece 12’de, hatta sonraki gün akşam 6’da çıktığımı hatırlıyorum. Gemide çalışma koşulları çok dengesiz. Ben çıkıp gidiyorum diyemiyorsunuz, gemi kıyıya yanaşmamış ve staj puanınız dönem ortalamasından daha önemli. En ufak bir puan kırılması ortalamanızı ciddi şekilde etkiliyor. Bu işi yapmıyorum diyecek, karşı gelecek lüksünüz olmuyor.” 

 

“Mustafa Koç’un içine girip çalıştığı tankta çalışması için bulunan gemiciler mevcut. Güverte iş disiplin amiri birinci zabit, işin takibini ve kontrolünü sağlar. Stajyer de normal koşullarda en fazla gözlemcilik yapabilir. Gemilerde kapalı mahal olarak tanımlanan yerler var. Günlük kullanım dışı olan, tehlikeli gaz birikintisi bulunabilecek yerler gibi. Tanklar bu kapalı mahal tanımının başında yer alıyor. Kesinlikle ve kesinlikle Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ve sözleşmeler stajyerlerin bu alanlarda çalışmasını yasaklıyor.”

 

“Şu anda birinci zabitlik yani ikinci kaptanlığını almak üzere sınavlarını tamamlamış biri olarak yazıyorum bu yazılanların hepsi doğrudur staj döneminde fiziksel ve kötü şartlar zabitlik döneminde yine psikolojik zorlamalar ile mesleğin zorlu yanlarını birebir yaşadım”

 

“Kimsenin sesimizi duymadığı yıpranma payının olmadığı gün geçtikçe psikolojik yıpranmanın arttığı bir meslek bu. Öyle uzaktan bakıp dünyayı geziyorsunuz bir de çok maaş alıyorsunuz denilecek bir meslek değil daha dün İran körfezinde gemiyi bombaladılar”

 

“Bu yaşananlar sonuncunda cilt kanseri malign melanom 2.evre hastalandım ameliyat oldum yabancı bayraklı gemilerde çalıştığım için sağlık sigortası ve sigorta kaydım olmadığı için hiç bir sağlık imkanından yararlanamadım özel hastanede ameliyat oldum”

 

“Denizci kökenli bir mühendis olarak söylüyorum yazılanlarda abartı yoktur bizatihi yaşadıklarım var aralarında”

“Abi gemiye stajyer olarak gidiyorsun adamlar seni ırgat zannedip itip kakıyor. Daha doğru düzgün şizofren olmayan insanlarla çalışan bir stajyer arkadaşım olmadı insanlık dışı çalışma saatleri, günde 4 posta azar işitmek uykusuzluk ne yapsan yaranamama…”

 

“İnsanlar bilip bilmeden amirlere yükleniyor ama olayın asıl sorumluları; şirketler ve donatanlardır, ve “minimum safe manning” isimli sertifikayı gemiye veren bayrak devletidir. Yüzen bir fabrikayı 15 kişi işletir diyenlere yazıklar olsun.”

 

Stajyer kimdir?

Öncelikle staj denen süreç başta da belirtiğimiz gibi meslek eğitiminin bir parçasıdır. Bu gerçek çalışma sürecinin içinde olmak zorundadır, ama bir emek sömürüsünün konusu kesinlikle olamaz. 

Staj, bir emekçinin çalışmak zorunda olmasından biraz daha farklı olarak, bir öğrencinin eğitim sürecini tamamlaması için zorunlu bir süreçtir. Bir ders, bir uygulama gibi düşünülmelidir. Kapitalist üretim sürecinin bir parçası, bir başka ifadeyle kar elde etme sürecinin parçası olarak kurgulanamaz. 

Aldıkları eğitimin gereği olarak “uygulamalı öğrenim” yapmaları zorunlu bulunan öğrencilere “stajyer öğrenci” denir.. Bir öğrencinin stajyer sayılabilmesi için, eğitim yaptığı okulun/üniversitenin statüsünde zorunlu staj şartı bulunması ve bu kurumlar tarafından işyerine pratik eğitimini yapmak üzere belirli bir süreliğine gönderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ortada bir gönüllülük değil, zorunluluk ilişkisi bulunmaktadır.

Özetle, okulunu bitirmesi, meslek sahibi olması için gereken bir dersi, o dersin uygulamasını almak, tamamlamak ne ise, staj da odur ve staj bir zorunlu çalıştırma olarak düşünülemez. 

Öte yandan çıraklık ve stajyerlik, meslek liselerinde bir sömürü mekanizması olarak kurgulanmış, sermayedarlar, “işi öğrensinler” bahanesiyle genç/çocuk işgücünü stajyer olarak kullanmayı olağan bir süreç haline getirmişlerdir. 

Üniversite öğrencilerinin stajlarının bir kısmında, yaşamını insanlık dışı çalışma koşullarında yitiren Mustafa Koç’un katledilmesinde olduğu gibi, çalıştırılmaları ve onların ucuz hatta bedava emek güçlerinden yararlanılması eğitimin bir parçası olarak dayatılması, gösterilmesi kabul edilemez. 

Kuşkusuz pek çok üniversite stajında bu zorunlu çalıştırma pratiğinden söz edemeyiz. Bir çok staj, yıllar boyunca staj komisyonu başkanı olarak da çalıştığım İnşaat Mühendisliği bölümünde olduğu gibi, ya kağıt üzerinde olmakta ya da öğrencilerin yüzeysel de olsa işyerindeki uygulamaları görme, gözlemleme ve raporlamasının ötesine geçmemektedir. Bazı durumlarda da “gönüllü stajyerlik” olabilir, bir kişi gönüllü olarak bir firmada çalışır, işi öğrenmek ister, karşılığında para alır veya almaz kendisine aittir. Bir de “zorunlu-gönüllü staj” vardır ki, özellikle işe yeni girenlere bu bir “deneme süresi” dayatılır. Ama bizim yanıt aradığımız staj ve stajyerlik esas olarak bunlar değil ve yanıt aradığımız stajyerlik müessesesinin durumu ucuz/bedava emek sömürüsünün “tali” olmadığını göstermektedir. 

Önce haklarımız: Stajyerlerin hakları nelerdir?

Stajyer öğrenciler için prim oranı %1’dir. Bu primi de meslek lisesi veya üniversite SGK’ya öder. Bir başka ifadeyle staj döneminde öğrenci, okuduğu okulun « işçisi » statüsündedir. Tüm öğrenciler staj dönemleri boyunca okudukları okul tarafından SGK’ya bildirilmek, sigortalı yapılmak, bir başka ifadeyle kayıt altına alınmak zorundadır. 

Bu işçi statüsü meslek liseleri ve üniversitelere, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamında, tüm stajyer öğrencilere, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimini de zorunlu kılmaktadır. Bu eğitimi almayan hiç bir öğrenci staja başlayamaz. 

Staj yaptığı süre zarfında “iş kazası”na uğrayan stajyerin bu durumunun, “işvereni” statüsünde bulunan okulu  tarafından (stajını yaptığı işyeri tarafından değil, stajyer öğrenciler 5510 sayılı Kanun gereği 4/a statüsünde sigortalı sayıldıklarından) “iş kazası”ndan sonraki üç iş günü içerisinde SGK’ya bildirilmesi gerekmektedir. Bu kuşkusuz pratik değildir, işyerinin okula bildirmesi, okulun da SGK’ya bildirmesi gibi bir süreç geçecektir. Bu sürede bildirmemenin yaptırımı para cezası değil, ama kazaya uğrayan öğrenciye SGK iş kazası parası(ödenek) verir ise, bu para o üniversiteden alınması şeklindedir. 

Stajyer öğrenci kölece çalıştırılsa dahi, bu çalıştırıldığı süre ve başlangıç tarihi yaşlılık aylığı hesabında sigorta başlangıç tarihi olarak hesaplanmaz! Zira 3308 sayılı Kanun kapsamında “çırak ve stajyer öğrenciler için işverenler tarafından sadece iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası primleri alınmakta olup bu sürelerin yaşlılık aylığı hesabında sigortalılık başlangıç tarihi olarak alınması imkanı bulunmamaktadır” denilmektedir. Sermaye işine gelince “zaten eğitimin bir parçası, çalışma süresinin değil” demekte, ama stajyer emeğini bal gibi de sömürmektedir. 

Stajyer işçiler, çalıştıkları işyerindeki işçilerin tüm haklarına sahip olmakla birlikte, onların görev, yetki ve sorumluluklarının hiçbirine sahip değildir, olmamalıdır. Stajyer öğrenci o işyerinde zorunluluktan dolayı “çalışmakta” veya “öğrenmekte”dir. Aynı yemeği yer, aynı yerde yatar, işçi sağlığı ve güvenliği açısından tüm işçiler için yasal olarak sağlanan tüm haklardan yararlanır ama üretim sürecinin/kar mekanizmasının bir parçası olarak ÇALIŞMAZ! ÇALIŞTIRILMAZ!

11 Temmuz sabahı yatağında ölü bulunan Mustafa Koç’un yaşadıkları hala yaşanıyor. Dahası, “çocuk işçi” olarak onbinlerce meslek lisesi öğrencisi de staj adı altında düşük/bedelsiz emek sömürüsüne, baskı, aşağılanma, mobbing ne dersek diyelim insanlık onuruna sığmayan çalışma ve barınma koşullarına maruz kalıyor. 

Sendikaların bugüne kadar çok fazla gündemine almadıkları (zira stajyerler sendika üyesi olamamaktadır) staj süreci ve stajyerlerin sorunları bir an önce gündeme alınmalıdır. Sendikalar, örgütledikleri işçilerle yan yana, aynı koşullarda çalıştırılan öğrencilerin sorunlarına duyarsız kalamaz, kalmamalıdır. 




İlgili Makaleler

Başa dön tuşu