10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü (2014)
İnsanlık tarihinin en büyük savaşı olan İkinci Dünya Savaşının sonuçlanmasının ardından 24 Ekim 1945 tarihinde kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün 10 Aralık 1948 tarıhinde yayınladığı “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”, yalnızca yayınlandığı dönemi değil gelecek yüzyıllar açısından da etkileyici, birçok yönüyle belirleyici nitelikte evrensel bir belge niteliğindedir. Bu bildirgenin etkileyici, yönlendirici temel bir ölçüt olarak anlamlandırılması, tüm insanlık tarihinde evrimleşerek gelişen “insan hakları” kavramına yeni boyutlar kazandırmış olmasıdır.
İnsan hakları kavramı, günümüzde de gelişen bir kavram olma özelliğindedir. İnsan hakları düşüncesinin özünde yatan iki temel değer bulunmaktadır. Birincisi insan onuru, ikincisi ise eşitliktir.
İnsan hakları onurlu bir yaşam için gerekli temel standartların tanımlanması olarak algılanabilir. Bu bağlamda insan haklarının evrenselliği, tüm insanların eşit olması gerekliliğinin doğal sonucudur.
İnsan hakları koşulsuzdur ve devredilemez. İnsan hakları kaybedilemez, çünkü insanın var olmasıyla ilgilidir. Kimi durumlarda insan haklarının kısıtlanması, o insanın haklarını ortadan kaldırmaz, kaldıramaz. İnsan haklarının en önemli ilkesi bölünemezliği, bütünselliği, birbirine bağlılığı ve birbirleriyle ilişki içinde bulunmasıdır. En önemli niteliklerinden birisi insan haklarının tüm insanlar için; yani rengi, dili, yaşı, cinsiyeti, engellilik düzeyi, kalıtımsal özellikleri, düşünsel ve cinsel yönelimleri, ulusu veya etnik kökeni, dini ya da dinsizliği, inancı ya da inançsızlığı kısaca tüm farklılıklarını kapsayacak biçimde evrenselliğidir.
İnsan hakları kavramı ülkemizde genel olarak kişisel ve siyasal hakları içeren birincil kuşak hakları sınırlarında yani kişisel özgürlük ve bireylerin devletin ihlallerine karşı korunmasını içeren ilkeler bağlamında değerlendirilmektedir. Oysa birincil kuşak insan hakları, her insan için sosyal, ekonomik ve kültürel hakları içeren ikincil kuşak insan hakları yanında dayanışma ve gelişme hakları olarak da adlandırılan üçüncü kuşak haklar bağlamında da sorgulanmalıdır.
İnsan hakları bu bütünlüklü gerçeklik içinde değerlendirilerek yaşama geçirilmelidir. Devletin, kurumların ve örgütlerin insan haklarının gerçekleştirilmesine, özgürlüklerin yaşama geçirilmesine odaklanması, örgütsel/kurumsal yapılarını ve işlevlerine bu doğrultuda yenilemeleri, son derece önemlidir. Ancak böylesi bir yenilenme ve yapılanma soyut ve kuramsal haklar kavramını, somut biçimde sosyal güce dönüştürebilir. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nün hedefi işte bu farkındalığı yaratmaktır.