20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü: Çocukların Hakları Var!

20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, devletlere çocukların doğum öncesinden başlayarak 18 yaşına kadar sağlıklı, güvenli, eşit ve özgür bir yaşam sürdürebilmesi için açık ve bağlayıcı yükümlülükler getirdi. Taraf devletler; çocukların en yüksek sağlık standartlarına ulaşmasını, insanca yaşam koşullarına kavuşmasını, sevgi, dayanışma ve anlayış ortamında büyümesini, her türlü ihmalin, istismarın ve ekonomik sömürünün dışında tutulmasını; eğitim, oyun, kültür ve sanat yaşamına katılmasını; düşünce ve ifade özgürlüklerinin güvence altına alınmasını taahhüt etti.
Ne var ki bugün farklı coğrafyalarda devletler, çocukları korumak yerine bu yükümlülüklerden sistematik biçimde kaçıyor. Çocuklar, sermaye yanlısı politikaların, savaş ve işgal süreçlerinin, derinleşen yoksulluğun ve eşitsizliğin bedelini en ağır şekilde ödüyor. Çocuk emeği yaygınlaşırken, kamusal hizmetler ticarileştiriliyor; milyonlarca çocuk beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi en temel haklarına bile erişemiyor. Nitekim ILO ve UNICEF’in 11 Haziran 2025’te yayınladığı yeni tahminlere göre:
- 2024 yılında yaklaşık 138 milyon çocuk işçi bulunuyor. Çalışan çocukların yaklaşık 54 milyonu, sağlıklarını, güvenliklerini ve gelişimlerini doğrudan tehdit eden tehlikeli işlerde çalıştırılıyor.
- 2020’den bu yana 22 milyondan fazla çocuğun bu sömürü ağından kurtarılmış olması önemli bir kazanım oluşturuyor. Ancak bu ilerlemeye rağmen, Birleşmiş Milletlerin 2025 yılı için belirlediği çocuk işçiliğini tamamen ortadan kaldırma hedefinin artık ulaşılamaz hâle geldiği kesinleşiyor.
- Hedeflere ulaşmak için mevcut ilerleme hızının tam 11 kat daha fazla artması gerekiyor. Bu durum da mevcut politikaların ve müdahalelerin ne denli yetersiz kaldığını kanıtlıyor.
- Çocuk işçilerin %61’inin tarımda, %27’sinin hizmet sektöründe ve %13’ünün sanayide yoğunlaşıyor olması, denetim mekanizmalarının zayıf olduğu, kayıt dışı ekonominin hüküm sürdüğü kırsal yoksulluğun çocuk emeği sömürüsünün merkezini oluşturduğunu gösteriyor.
- Asya ve Pasifik bölgesinde çocuk işçiliği oranı %5,6’dan %3,1’e düşüyor ve Latin Amerika ile Karayipler’de %11’lik bir düşüş sağlanıyor. Buna karşın Sahra Altı Afrika’sı yaklaşık 87 milyon çocuk işçiyle bu krizin en ağır yükünü taşımaya devam ediyor.
- Toplumsal cinsiyet boyutu ise sömürünün görünmeyen yüzünü daha açık hâle getiriyor. İlk bakışta oğlan çocuklarının kayıtlı işgücünde daha fazla yer aldığı görülüyor; ancak haftada 21 saat veya daha fazla süren ücretsiz ev işleri hesaba katıldığında bu makas tersine dönüyor. Böylece kız çocuklarının omuzlarındaki görünmez yük, eğitimden ve sosyal hayattan koparılmalarına yol açarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştiriyor.
- Çocuk hakkı ihlalleri yalnızca uzak bir coğrafyanın sorunu olmaktan da çıkıyor. Yanı başımızdaki tarlalarda, atölyelerde, mağazalarda, fabrikalarda ve MESEM’lerde geleceği çalınan milyonlarca çocuk işçi, kârı insanın, emeğin ve geleceğin önüne koyan kapitalist sistemde temel bir insan hakkı ihlalini görünür kılıyor.
- Türkiye’de çocukların çalıştırılma nedenleri olarak sunulan “hanehalkının ekonomik faaliyetine yardım etmek” (%35,9), “meslek öğrenmek” (%34,4) ve “hanehalkı gelirine katkıda bulunmak” (%23,2) gibi gerekçeler, birer “tercih” olarak değil, yoksulluğun ve sosyal güvenlik sisteminin iflasının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle “meslek edindirme” adı altında yasal bir kılıf uydurulan MESEM’ler, ucuz ve güvencesiz çocuk işçiliğini meşrulaştırıyor.
- Türkiye’deki sektörel dağılım, sömürünün ne kadar geniş bir alana yayıldığını gösteriyor. Çalışan çocukların %45,5’i hizmet sektöründe, %30,8’i tarımda ve %23,7’si sanayide yer alıyor. İşyerlerinin %66’sının sabit bir mekân, %30,4’ünün tarım alanı olması, sömürünün hem organize sanayi bölgelerindeki fabrikalarda hem de mevsimlik tarım alanlarında kök saldığını kanıtlıyor. 15-17 yaş grubunun hizmet sektöründe yoğunlaşıyor olması, modern kent sömürüsünün yeni yüzünü ortaya çıkarıyor. Moto-kuryelikten AVM mağazalarına, kafe ve restoranlardan gig ekonomisi işlerine kadar geniş bir alanda genç bir işgücünün ucuz, esnek ve kolayca sömürülebilir şekilde kullanıldığı görülüyor.
- Çalışan çocukların %65,7’si eş zamanlı olarak okula devam ediyor. Bu “çifte yük”, bir başarı hikâyesi olarak değil, hem okulda hem işte ayakta kalmaya çalışan çocukların gerçek bir çocukluktan, dinlenme ve oyun hakkından ve nitelikli eğitime erişimden mahrum bırakıldığını gösteriyor.
Bu karanlık tablo karşısında, Tez-Koop-İş Sendikası olarak 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocukların eşit ve ücretsiz eğitime eriştiği; demokratik, katılımcı ve özgür bir toplumsal yapıda kişiliklerinin ve onurlarının tam olarak gelişebildiği bir ülke mücadelesini kararlılıkla sürdürüyoruz. Çocukların yoksulluğa, güvencesizliğe, sömürüye ve savaş politikalarına mahkûm edilmediği; dünyanın tüm çocuklarının eşit, özgür, mutlu, sağlıklı bir çocukluk yaşayabildiği yarınlara ulaşmak için mücadeleye devam ediyoruz.
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu




