Haberler

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü: Hayatlarımızdan ve Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz!

Kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet, kısa ve uzun vadeli ciddi fiziksel, ekonomik ve psikolojik sonuçları olan, dünyanın en yaygın insan hakları ihlallerinden biridir. Bu ihlalin bireyler, aileleri ve toplum üzerindeki etkisinin büyüklüğü ölçülemez. 

Şiddetin birçok farklı biçimi ve görünümü vardır. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, aile veya toplum içinde meydana gelen, Devlet tarafından etkin önlemlerin alınmaması ve yasaları uygulamaması ile ortaya çıkan cinsel ve psikolojik şiddeti kapsar. Ev içi şiddet (ekonomik, duygusal, psikolojik, fiziksel ve cinsel), kadın cinayeti (namus cinayeti), cinsel şiddet (cinsel taciz, tecavüz, düzeltici tecavüz kültürü), insan kaçakçılığı, kadın sünneti, çocuk evliliği ve çevrimiçi dijital şiddet (siber zorbalık, rıza dışı cinsel içerikli mesajlaşma, doxing) gibi genel olarak kalıcı ve yıkıcı biçimlerde kendini gösterir.

Topluma tam ve eşit katılımı engelleyen şiddet ayrıca önemli bir halk sağlığı sorunudur. Şiddet mağduru kadınların fiziksel, zihinsel, cinsel ve üreme sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan tahmini veriler gösteriyor ki dünya genelinde yaklaşık 3 kadından 1’i, nefes aldığı müddetçe ya fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır. DSÖ’nün araştırmalarına göre 15-49 yaş arası bir ilişki içinde olan kadınların neredeyse üçte biri, yakın partnerleri tarafından bir tür fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtiyor. Kadın cinayetlerinin %38’i yakın partnerler tarafından işleniyor.

COVID-19, iklim değişikliği ve diğer siyasi ve ekonomik krizler nedeniyle toplumsal cinsiyete dayalı şiddet hızla artarken, Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)’nden çekilmesi ile şiddeti önleme ve mağdurlarına koruma sağlanması için pozitif yükümlülüklerine son vermesi asla kabul edilemez!

Kadına yönelik şiddetin yaygın şekilde görüldüğü ve her gün birden fazla kadının katledildiği Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi etkin şekilde uygulanıyor olsaydı, bugün daha ileri düzeyde bir toplum seviyesinde yaşanırdı. Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nin (CEİD), şiddetsiz yaşam hakkı alanında CEİD indeksinin bileşenlerine göre Türkiye, 36 OECD ülkesi arasında 32. sırada yer alıyor. Özellikle erken yaşta ve zorla evlilik ile fiziksel şiddete maruz kalma oranları açısından sıralamada geriye düşmektedir.

Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenemez boyutlarda olması; suçlulara, katillere uygulanan yaptırımların yetersizliğinden kaynaklıdır. Ceza sisteminde yeterli adalet sağlanmaması, Devletin koruma yükümlülüğünü cinsiyete dayalı perspektifle yerine getirmemesi, kadınların ve kız çocukların güçlendirilmesine yönelik politikaların yürütülmemesi sebepleriyle tüm toplum korunmasızdır.

Güvenli ve sağlıklı bir evde, işyerinde, toplumda, dijital evrende yaşamak her bireyin temel hakkıdır. Şiddet ve taciz insan haklarının ihlal edilmesi, eşit fırsatlara yönelik bir tehdittir.

Şiddetsiz bir yaşam ve özgürlük için sesimizi yükseltmeye ve mücadele etmeye kararlıyız.

Hayatlarımız ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz!




İlgili Makaleler

Başa dön tuşu