28 Nisan Dünya İş Kazalarında Yaşamlarını Kaybeden İşçileri Anma Günü: “Daha Etkili Düzenleme, Daha Güçlü Denetim, Daha Fazla Yaptırım”
Günlük yaşamın akışı içinde genel olarak görünmez kılınan ya da ancak çok büyük olayların ardından gündeme gelen önemli bir konu da iş sağlığı ve güvenliği sorunudur. Oysa Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün raporlarına göre her yıl Dünyada 270 milyon iş kazası gerçekleşmekte; 160 milyon insan, çalışmaya bağlı nedenlerle hastalanmakta ve ortalama 2 milyon 400 bin insan, iş kazası ve meslek hastalıklarına bağlı olarak yaşamlarını yitirmektedir. Bunun anlamı günde yaklaşık 5 bin kişinin öldüğüdür.
İnsana yakışır iş ortamlarının ve iş ilişkilerinin büyük ölçüde gerçekleştirilmediği, zorunlu yasal denetimlerin yapılamadığı ya da eksik veya hatalı yapıldığı; yasal kuralların yetersiz olduğu ve uygulanmadığı ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği sorunları çok önemli sorun olma özelliğini korumaktadır. Güvenlik kültürünün yetersizliği genel bir toplumsal sorun olmakla birlikte, bu can alıcı konuda devlet kurumlarının, Hükümetlerin ve hatta ne yazık ki sendikaların iş sağlığı ve iş güvenliği kültürünün uzağında olduğu söylenebilir.
İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin ülkemizde yaşanan sorunlar, küresel ölçekte yaşanan olumsuzluklar gibi trajiktir. Çünkü her yıl yaklaşık 1500 işçi, iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu yaşamını kaybetmekte; çok büyük bölümü sakatlanmakta, geçici veya kalıcı biçimde işgöremez duruma gelmektedir. Son yıllarda Soma, Ermenek ve Zonguldak madenlerinde yaşanan toplu iş cinayetleri başta olmak üzere inşaat, tersane ve tarım işçilerinin karşılaşlaştığı iş cinayetleri, bu konuda yaşanan sorunların ne kadar önemli olduğunun birer kanıtıdır.
Bu olumsuz sonuçları yaratan etkenler çok yönlüdür. Özellikle taşeron sisteminin varlığı ile yoğun, sürekli ve güvencesiz çalışmalar bunların başta gelen nedenlerindendir. Yasal düzenlemelerin yetersizliği; iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin cezasızlık sisteminin varlığı; işyeri çevre etki değerlendirmelerinin bilimsel ölçütlerden uzak biçimde düzenlenmesi; meslek hastalıkları konusunda koruyucu ve tedavi edici sağlık kurumlarının yetersizliği gibi birçok faktör, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemleri zayıflatmaktadır. Bütün bunların yanında iş kazalarını ve bunların nedenlerini büyük ölçüde olağanlaştırarak, “ecel”le, “fıtrat”la açıklamaya çalışmak, denetleyici-yaptırımcı sistemlerden ve kurumsallaşmalardan kaçınmak, en az kazaların kendisi kadar tehlikeli bir alt kültür olma özelliğindedir.
Öncelikle yapılması gereken, insan onuruna yakışır çalışmanın gerçekleşmesi doğrultusunda önlemler almak; sorunlara “engellenemeyecek kaza yoktur” anlayışı ile yaklaşmaktır.
-Türkiye’nin yıllardır neredeyse kabul etmemekte direndiği Uluslararası Çalışma Örgütü’nün iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüm sözleşmeleri mutlaka kabul edilmeli ve bu sözleşmelere uygun yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
-İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın kapsamı genişletilmeli ve bu yasaya bağlı yönetmelik ve tüzükler yenilenerek çıkartılmalıdır.
-Yasal düzenlemelerin uygulanmasını sağlayacak etkili denetimler kurumsallaştırılmalıdır.
-İş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda cezasızlaştırmaya yol açacak tüm girişimler engellenmeli; çevre ve işe ilişkin suçlara etkili cezalar getirilmelidir.
-İş kazalarına yol açan taşeronlaşma başta olmak üzere tüm insan onuru ile bağdaşmayacak istihdam biçimleri ortadan kaldırılmalıdır.
Tüm dünyada ve ülkemizde, yaşamlarını çalışma süreci içinde yitiren tüm işçileri saygıyla anıyoruz.
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu