10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü
“BÜTÜN İNSANLAR ÖZGÜR, ONUR VE HAKLAR BAKIMINDAN EŞİT DOĞARLAR”
1939-1945 yılları arasında yaklaşık 80 milyon insanın ölümüne, 20 milyon insanın ise sakatlanmasına yol açan İkinci Dünya Savaşının ardından 24 Ekim 1945 tarihinde kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün 10 Aralık 1948’de yayınladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, günümüzde 7 milyarı aşan insanlık ailesinin hakları ve güvencesi yönünden önemli tarihsel ve evrensel belge niteliğindedir.
İlk maddesi; “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar; akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla hareket etmelidirler” olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde tanımlanan haklar, yeryüzünde yaşayan tüm insanların, ulus, dil, din veya inanç, ırk, renk veya sosyal köken, kalıtımsal özellik, siyasal veya herhangi bir görüş, bireysel özellik, engellilik ve yaş gibi tüm farklılıklarının herhangi bir ayrıma neden olmaksızın yalnızca insan olmalarından kaynaklanan haklarının tümüdür.
Günümüzde “İnsan hakları” kavramı, yeni haklarla daha da boyutlanarak gelişmiştir. Sorun artık yalnızca “yaşama hakkı”yla bağlantılı “bireysel haklar” düzeyinde değerlendirilmemekte çok daha geniş bir düzlemde “ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel haklar” bütünlüğü içinde algılanmaktadır.
Ülkemizde insan hakları kavramının dar anlamda değerlendirilmesine sıklıkla tanık olunmaktadır. İnsan hakları kavramı gündeme geldiğinde neredeyse yalnızca bireysel hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulması, hukukun çiğnenmesi, kötü muamele, işkence, şiddet ve ırkçı saldırı, insanın fiziksel varlığının tehdit eden tutum ve davranışlar gibi ağır insan hakları sorunları yansıtılmaktadır. Oysa insan hakları kavramı, tüm bunların yanında yeni kuşak hakları da kapsayan geniş düzlemli toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel haklar toplamıdır.
İnsan hakları kavramı ile birlikte anılması gereken en önemli siyasal kavramlardan biri demokrasi kavramıdır. İnsan haklarının yaşama geçeceği, besleneceği ve serpileceği ortam, koşulsuz demokratik ortamdır. Çünkü demokrasinin olmadığı toplumsal ve siyasal ortam, insan hakları nabzının yavaşladığı veya duyulmaz olduğu bir ortamdır.
Tüm sendikalara ve demokratik toplum örgütlerine düşen toplumsal görev, insan haklarının tüm unsurlarıyla ve boyutlarıyla yaşama geçirildiği demokratik hak ve özgürlükler için mücadelelerini daha etkin kılmak ve geliştirmektir.
TEZ-KOOP-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU