Yaşasın 8 Mart! Mücadele ve Dayanışmayla Yaşamlarımızı Yeniden Kuracağız!
Kadınlar dünya genelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle yaşamın her alanında çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya iken; yaşanan ekonomik, sosyal, politik ve kültürel sorunlar yine kadınları daha derinden etkilemeye devam ediyor. Eşitsizlik ve sömürü üzerine temellenen dünya sisteminin sürdürülebilirliği, kadınların toplumsal ve ekonomik yaşamda ikincil konumda kalmaya zorlanmasıyla mümkün oluyor.
Bizler, bu eşitsizlik ve sömürü düzenini kabul etmiyor; toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamın her alanında sağlanmasının mümkün ve zorunlu olduğunu biliyoruz.
Türkiye’de tacizin, tecavüzün, kadın cinayetlerinin durdurulamaz ve şiddetin önlenemez boyutlarda olmasına karşın yaptırımlar yetersiz kalıyor ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikalar yaşama geçirilmeye devam ediyor.
Bizler, kadınların evde, işte ve sokakta güvenle ve özgürce yaşayabilmeleri, şiddetten ve baskıdan arındırılmış bir yaşam sürmeleri ve maruz bırakıldıkları her türlü şiddetin tazmininde gerçek bir kalkan sağlayan İstanbul Sözleşmesi’nin yaşatacağını söylemeye devam ediyoruz.
Türkiye’de ekonomik kriz, kadınların yaşamında giderek artan bir yük halini alıyor. Gıdaya, elektriğe, suya ve en temel hijyen ürünlerine yapılan zamlar, kadınların her geçen gün daha fazla yoksullaşmalarına neden oluyor. Güvencesiz işlerde ve daha düşük ücretlerle çalıştırılan kadınlar; bakım hizmetlerinin kamusal olarak planlanmaması nedeniyle, ücretsiz bakım emeği yükünü de taşıyor.
Bizler, kadınların siyasal, sosyal ve ekonomik kurumlara ve örgütlenmelere katılımlarında eşit temsil ilkesinin gerekliliğini biliyor; eşit işe eşit ücret için mücadele ediyoruz. Kadınların, çalışma yaşamında cinsiyetçi, ayrımcı uygulamalar, taciz ve mobbing nedeniyle istihdamın dışına itilmesine karşı ILO 190 sayılı Çalışma Yaşamında Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasının takipçisi olmayı sürdürüyoruz.
Bu yıl, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne erkek egemen ve kapitalist sistemde rant uğruna inşa edilen binaların enkazı altında kalarak kadınların yaşamlarını yitirdikleri; deprem anında bakım emeği yükümlülükleri nedeniyle çocuklara, yaşlılara, hastalara ulaşmayı önceledikleri ve bedenini örtmek için zaman kaybetmek zorunda kaldıkları büyük bir yıkımın ertesinde giriyoruz.
Bu yıl, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne kadınların enkaz altından çıkarılarak yaşama tutunsalar dahi kendilerinin ve çocuklarının can güvenliğinden endişe etmeye devam ettikleri, en temel hijyen ihtiyaçlarına erişemedikleri bir süreç içinde giriyoruz.
Bu süreç bir kez daha gösteriyor ki; tüm yaşanan kriz ve afetlere yönelik uygulanan politikalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor. Meydana gelen depremler sonrası süreçte erkek egemen ve kapitalist sistem tarafından yürütülen politikalar ve yardımlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde sınıfsal eşitsizliği de açıkça gösteriyor.
Bizler, mücadele ve dayanışma ile yaşamlarımızı yeniden kuracağız!
Bizler, tüm bu düzeni tersine çevirecek olanların kadınlar olduğunu biliyoruz. Hakları için seslerini yükselten, eşitlik ve özgürlüğün hüküm sürdüğü bir dünyayı kendi elleriyle yaratmaya çalışan kadınları görüyor; yoksulluk, adaletsizlik ve şiddet karşısında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kadınların mücadelesine yeni boyutlar katacağına inanıyoruz.
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu