Çalışma Barışı İçin Kamu İşçisine Ek Zam Zorunludur!
Tez-Koop-İş Sendikası, kamu işçilerinin haklarını masada savunmaktan, gerektiğinde de meydanlarda haykırmaktan geri durmayacaktır.
Türkiye’de sayıları 700 bini aşan kamu işçilerinin aylardır devam eden geçim sıkıntısı, geldiğimiz noktada katlanılmaz bir hal almış; kamu işçileri ve aileleri için yoksulluk adeta bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Tez-Koop-İş Sendikası, üniversiteler, bakanlıklar ve kamuya bağlı pek çok kurumda örgütlü ve yetkili bir sendikadır. Sendikamızın da önemli bir bölümünü temsil ettiği yüz binlerce kamu işçisi, 2023 yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün imzalandığı tarihte tek haneye ineceği söylenmesine rağmen gerçek enflasyonun üç haneli oranlara çıkması karşısında etkinliğini tümüyle yitirdiğini, refah düzeylerindeki keskin düşüşle beraber hissetmektedir. Ancak iki yıl süreyle kamu işçilerinin hangi koşullarda çalışacağının, yaşam standartlarının ve refah seviyelerinin belirlendiği bu protokolün, mevcut hali ile yoksulluğu her gün yeniden ürettiğini görmek için kamu işçisi olmaya gerek yoktur. Zira Türkiye’de enflasyon oranları ve hayat pahalılığı dikkate alındığında kamu işçileri ile birlikte tüm çalışanların da alım gücü hızla düşmektedir. Resmi yıllık enflasyonun yüzde 64,77 olarak açıklandığı, dahası yine TÜİK tarafından itiraf edilen “hissedilen enflasyon” oranının yüzde 129,4’e ulaştığı, bağımsız araştırma grupları tarafından hesaplanan yıllık enflasyonun da bu düzeylerde seyrettiği Türkiye, gıda enflasyonunda Avrupa’da birinci sıradadır. Diğer yandan her yeni yılda olduğu gibi, 2024 yılının da temel tüketim maddelerine ve kamusal nitelik taşıyan hizmetlere yapılan zamları beraberinde getirdiği görülmektedir. Mevcut ekonomik göstergeler göz önüne alındığında, Kamu Çerçeve Protokolüne ek bir protokol yapılmadığı takdirde, işçiler en temel ihtiyaçları arasında tercih yapmaya zorlanacak; kira giderlerini karşılamak için sağlık harcamalarından, mutfak masraflarından, çocuklarının eğitim giderlerinden kısmak durumunda kalacaktır.
Son yirmi yılda, bir kamu işçisinin ücretinin asgari ücretin 4,5 katından 2 katına kadar gerilemiş olması, ülkemizde emek gelirlerinin hızla asgari ücrete yaklaştığını ortaya koymaktadır. Türkiye’nin en büyük işvereni konumundaki devlet, işveren konumunda iken de sosyal devlet olma niteliğini korumalı; kamu işçilerinin insana yakışır bir gelir elde etmesini sağlamalıdır. Kamuda örnek teşkil edecek çalışma standartları yerleşiklik kazanmadığı sürece, milyonlarca özel sektör işçisinin açlık sınırı altında kalan ücretlerle yaşam mücadelesi vermesi kaçınılmaz olacak; Türkiye, tümüyle ucuz emek ülkesi haline gelecektir.
Diğer yandan devletin en önemli kaynaklarından birini oluşturan vergi gelirlerinin, ücretlileri yoksullaştıracak ve bölüşüm ilişkilerindeki adaletsizliği derinleştirecek biçimde elde ediliyor olması da sosyal devletin ilkelerine uygun düşmemektedir. Gelir dağılımında adaleti sağlamak ve toplumsal eşitsizlikleri gidermek bölüşümde adaletle; bölüşümde adalet ise gelir dağılımını düzenleyici araçların başında gelen vergi sisteminin “çok kazanandan çok, az kazanandan az” ilkesine uygun biçimde inşa edilmesiyle mümkün olacaktır. Ücretlilerin yılın yaklaşık dört ayı vergi ödemek için çalıştığı bir ülkede, vergide adaletten bahsedilemez. Ekonomisi büyürken işçisine kaynak ayırmayan bir devletin, sosyal devlet niteliğini koruması ise mümkün değildir.
Bu çerçevede, Tez-Koop-İş Sendikası olarak gerek yaptığımız açık çağrılarla, gerek basın açıklamalarıyla dile getirdiğimiz acil taleplerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz:
Kamuda çalışma barışını sağlamanın önkoşulu ücrette adaletin sağlanmasıdır. Emeklilere yapılması öngörülen yüzde 37,57 zam oranı nasıl ki yüzde 49,25’e çıkarılmak zorunda kalındıysa, mevcut koşullar 700 binden fazla kamu işçisinin adil ve yaşanabilir bir gelir elde edebilmesi ve çalışma yaşamında barışın tesisi için ek protokol yapılmasını da zorunlu kılmaktadır.
Diğer yandan içinde bulunduğumuz bölüşüm şokundan, ancak bilimsel kurallar doğrultusunda inşa edilmiş adil bir vergi sistemi ile çıkılabilir. Toplumsal barışın tesisi için vergide adalet zorunludur.
İçinde bulunduğumuz süreçte kamu işçilerinin sorunlarının, 1980’lerin sonunda yaşanan sıkıntılar ile benzerlik taşıdığını; hak ve talepleri yanıtsız bırakılan işçilerin 1989’un Mart ayından itibaren iki ay boyunca sürdürdüğü Bahar Eylemlerini hatırlatıyor; işçilerin birleştiklerinde yaşamı durdurabileceklerini biliyoruz. Tez-Koop-İş Sendikası olarak, Konfederasyonumuz Türk-İş’in gelirde ve vergide adalet talebiyle uygulamaya koyacağı her türlü eylem planının bir bileşeni olacak; kamu işçisinin hak ve talepleri masaya oturularak görüşülmediği müddetçe bu hak ve talepleri alanlarda haykırmaya devam edeceğiz.
Ülkemizin yaşam standartlarını iyileştiren, ekonomik refahını geliştiren, eğitimin, sağlığın, tüm kamusal hizmetlerin niteliğini artırmak adına çaba gösteren kamu işçileri için EK PROTOKOL ÇAĞRIMIZA YANIT VERİN!
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu