Manşet Haberler

Covid-19 Meslek Hastalığı Olarak Tanınmalı; Covid-19’a Yakalanan İşçinin İş Kazası Geçirdiği Kabul Edilmelidir

Koronavirüs salgını çalışma yaşamı üzerindeki etkilerini hissettirmeye devam ederken, dünyanın önde gelen sendikalarından, meslek örgütlerinden ve kuruluşlardan Covid-19’un meslek hastalığı olarak tanınması ve Covid-19’a yakalanan işçinin iş kazası geçirdiğinin kabul edilmesi gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıldı. Tez-Koop-İş Sendikası Genel Başkanı Haydar Özdemiroğlu da yaptığı açıklamada SGK genelgesiyle Covid-19’a yakalananların iş kazası kapsamının dışında bırakılmasını eleştirdi. 

Özdemiroğlu tarafından yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, ülkemizi de tümüyle etkisi altına almış bulunuyor.

Milyonlarca insan Mart ayının ikinci haftasından itibaren kontrollü bir yaşam sürdürerek olağanüstü önlemlerle Covid-19 salgınından korunmaya çalışıyor.

Salgının yavaşlatılması ve kontrol altına alınması sürecinde başta hekimler ve tüm sağlık çalışanları olmak üzere sosyal hizmet, acil servis, eczacılık, market, gıda üretimi ve sunumu, ulaşım, altyapı dahil yapı işleri, lojistik, madencilik, güvenlik, toplu üretim yapılan alanlar ile farklı sektörlerde bulunan büyük sanayi fabrikalarının önemli bölümü ve kamu hizmetlerinde görevli milyonlarca çalışan, ekonomiyi ve toplumu ayakta tutmak üzere her türlü risk ve tehlikelere karşı özveriyle çalışıyor ve üretiyor.

Ancak salgını yavaşlatmak üzere sürdürülen bu çalışmalar sürecinde çok sayıda çalışan, işyeri ortamında ve/veya işe bağlı olarak Covid-19‘a yakalanırken önemli bölümü ise yaşamlarını yitiriyor. Türk Tabipleri Birliği’nin 14 Mayıs Tarihli “Covid-19 Pandemisi İki Aylık Değerlendirme Raporu”na göre salgın sürecinde 18’i hekim olmak üzere 35 sağlık çalışanı yaşamını yitirmiş; Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca tarafından 29 Nisan 2020 tarihinde yapılan açıklamaya göre ise 7 bin 428 sağlık çalışanında koronavirüs hastalığı görülmüştür.

Sağlık alanında Covit-19’dan etkilenme ve ölüm olaylarının benzer biçimde diğer çalışma alanlarında da görüldüğü ve salgının öncelikle risklerle yüzyüze bir yaşam sürdüren işçileri ve kamu çalışanlarını etkilediği tartışılmayacak bir gerçektir. Çünkü bu süreçte salgın hızının kontrol edilmesi ve azaltılması ile çelişen bir dizi kararın uygulama sokulduğu da gözlenmektedir. Bunların başında Alışveriş Merkezlerinin (AVM) açılması, amatör ve profesyonel futbol liglerinin 12 Haziran 2020 tarihinden itibaren oynanmaya başlanacağı gelmektedir.

Tüm bu gelişmeler ortamında Sosyal Güvelik Kurumu (SGK)’nun 7 Mayıs’ta özel genelge yayınlayarak Covid-19’a yakalanan çalışanların iş kazası geçirmiş olmayacağı, raporların buna uygun tutulması gerektiği basına yansıdı. Bu genelge esas alındığında Covit-19’a yakalanan bir çalışan, kamu ya da özel sektörde çalışsın veya işçi ya da kamu çalışanı olsun tazminat hakkından yararlanamayacağı gibi yaşamını yitirmiş ise ailesine gelir bağlanması da olanaksız olacaktır. 

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yayınladığı bu genelge yürürlükteki yasal düzenlemelere, yönetmeliklere ve Yargıtay’ın benzer durum için aldığı karara aykırı niteliktedir.

1-6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda iş kazası; “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay”dır. Aynı yasa meslek hastalığını; “Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” olarak tanımlarken ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda da meslek hastalığı tanımı şöyle yapılmaktadır: “Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.”

Bu tanımlar, işin yürütümü sırasında  Covit-19 yakalanan ya da yaşamını yitiren birinin iş kazası ve meslek hastalığı tanımına girmesi gerektiğini doğrulayan tanımlardır.

 

2- Covit-19 hastalığı yürürlükteki iş hukuku bağlamında “zorlayıcı neden” kavramı kapsamına girmektedir. Zorlayıcı neden; işverenin kendi yönetim yükümlülüğünden kaynaklanmayan, önceden öngörülemeyen, bunun sonucu olarak engellenmesine de olanak bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması ya da faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan olaylardır. Yargıtay; sel, kar, deprem gibi doğal olaylar nedeniyle ulaşımın kesilmesi, salgın hastalık sonucu karantina uygulanması gibi durumları zorlayıcı neden olarak saymıştır (Yargıtay 9. HD 2016/7175 E. 2016/11446 K.).

5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanununu 13. maddesinde “İş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması” şu biçimde düzenlenmiştir:

“İş kazası;

a.Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b.İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c.Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d.Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e.Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında…”

Yasada belirtilen hükümler çerçevesinde düşünüldüğünde Covid-19’a yakalanmak, “zorlayıcı neden”in gerçekleşme koşulunun oluştuğunun somut bir kanıtıdır.

 

3- Covid-19’a yakalanan bir çalışanın iş kazası kapsamına alınması gerektiğinin somut kanıtı Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2009 yılında aldığı karardır. Ukrayna’ya gider bir TIR şoförünün döndükten sonra “domuz gribi” tanısı konulması ardından ölümü nedeniyle alınan karar şöyledir:

“Somut olayda, TIR şoförü olan davacı murisinin 26.11.2009 tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna’ya sefere gönderildiği, 11.12.2009 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.”

Yasalarımızda görülen bu tanımlara ve hükümlere rağmen Covid-19 hastalığının Sosyal Güvenlik Kurumu’nun genelgesiyle iş kazası ve meslek hastalığı kapsamının dışında görülmesi, bilimsel gerçeklerle, hukukla, insan haklarıyla ve vicdanla  bağdaşmamaktadır.

Diğer yandan Covid-19’a yakalanan ya da yaşamını yitiren çalışan yönünden iş kazası meslek hastalığı olarak tanımlanması ve buna göre tazminat ve gelir bağlanmasının gerektiği Dünya sendikal haraketinin sürekli olarak gündeme getirdiği bir konudur.

28 Nisan 2020 tarihinde Dünyanın en büyük uluslararası sendikal örgütlerinin oluşturduğu Küresel Sendikalar Konseyi (Council of Global Unions) Covid-19’un meslek hastalığı olarak tanınmasına ilişkin bildirisinde soruna şöyle yaklaşmaktadır:

“İşçiler, Covid-19’un bir meslek hastalığı olarak resmi biçimde tanınmasına ihtiyaç duymaktadır. Bu tanıma, riskin azaltılması için üzerinde anlaşma sağlanmış önlemlerin ve işçilerin temsil ve iş sağlığı güvenliği haklarının uygulanmasını sağlayacaktır. Bu haklar güvenli olmayan çalışma koşullarında çalışmayı reddetmeyi de içerir. Hükümetler iş sürecindeki vakaların raporlanmasını ve kaydedilmesini talep etmeli ve buradaki Covid-19 mağdurları ve onlardan etkilenen aileleri için tam tıbbi bakım ve tazminat düzenlemesi sağlamalıdır.

Küresel sendikal hareket bu nedenle dünyadaki tüm hükümetleri, bu işçileri korumak için gerekli adımları atmaya çağırmaktadır.

Birincisi, işverenlerin çalışanlarının sağlık ve güvenliğini SARS-CoV-2 dahil olmak üzere tüm işyeri tehlikelerinden koruma sorumluluklarını hatırlaması sağlanmalıdır.

İkincisi, tüm çalışanların mesleki hastalık sistemleri, işin bir çalışanı Sars-CoV-2’ye maruz bırakma bıraktığı durumlarda “aksi ispat edilebilir kuralını” içerecek şekilde değiştirmeli ve Covid-19 işle ilgili bir hastalık olarak tanınmalı ve zararı karşılanmalıdır.

Covid-19 enfeksiyonları durumunda aksi ispat edilebilir kuralının dahil edilmesi, işçilerin tazminatı için yasal ve düzenleyici çerçeve kapsamında ilgili yetkililere aksi yönde kesin kanıt sağlanmadıkça, bir işçinin işyerinde Sars-CoV-2’ye maruz kalmasından kaynaklandığı anlamına gelecektir. İşyerinin tanımı, işe gidip gelmeyi de içerir. Covid-19’un meslek hastalığı olarak tanınması, işverenlerin sorumlu ve yükümlü olmasını ve ihmalkâr işverenlerin ceza uygulamasına tabi olmasını sağlar.

İşçiler için böylesi bir koruma ve tanımanın sağlanması ile önleyici tedbirlerin mümkün olan en geniş ölçüde uygulanması ve işçilerin Covid-19 olmaları durumunda tazminata adil biçimde erişmesi, hak ettikleri saygıyı onlara gösterme yönünde bir başlangıç olacaktır. Enfeksiyonun önlenmesi ve işçi sağlığının korunması her zaman birinci öncelik olmalıdır. Ancak hastalanan işçiler, ekonomik yıkımla karşı karşıya kalma konusunda endişelenmeye değil, iyileşmeye odaklanmalıdırlar.”

Yukarıda özetlenen tüm bu gerekçelere bağlı olarak; 

1-    Sosyal Güvenlik Kurumu’nun genelgesi yürürlükten kaldırılmalı, Covid-19’a yakalanan ve/veya yaşamını yitiren tüm çalışanlar iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmelidir,

2-    İş sağlığı ve güvenliği ile sosyal güvenlik yasalarında ve bu yasalara bağlı olarak çıkartılan yönetmeliklerde Covid-19’un meslek hastalığı olduğu gerçeği açık biçimde belirtilmelidir,

3-    Covid-19’a yakalanan ve/veya yaşamını yitiren tüm çalışanların sağlık raporları “İş kazası ve meslek hastalığı bildirim formu”na işlenmelidir.

4-    Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirenler için hazırlanan ölüm raporları “bulaşıcı hastalık” tanımına göre değil açık ve bilimsel hastalık nedeni belirtilerek düzenlenmelidir.

5-    6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, kapsam maddesi başta olmak üzere sendikaların ve meslek kuruluşlarının katkılarıyla yeniden düzenlenmelidir. Bu bağlamda yasa kamu çalışanlarını; serbest meslek sahiplerini; tarım ve orman işlerinde çalışanları ve çiftçileri; ev hizmetlerinde çalışanları; afet ve acil durum birimlerinde bulunanları; herhangi bir çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanları da kapsamalıdır.

6-    Covid-19 nedeniyle yapılan ekonomik ve sosyal destek veya katkı programlarında ve bunlara bağlı ödemelerde her türlü ayrımcılıktan kaçınılmalıdır.




İlgili Makaleler

Başa dön tuşu