Dünya’da ve Türkiye’de 1968 Gençlik Hareketi ve İşçiler – Süreyya Algül
Bir bilim-kurgu fenomeni olarak zamanda yolculuk yapabilen bir uzay gemimiz olsaydı ve bugünden 1960’lara yolculuk edebilseydik binlerce soruna ve de savaşlara rağmen, Amerika Kıtası’ndan Afrika’ya oradan Ortadoğu ve dünyanın pek çok coğrafyasına kadar hiç şüphesiz bugünlere kıyasla gelecek açısından daha iyimser ve umut dolu bir siyasal ve toplumsal iklimle karşılaşırdık. Böyle bir iklimi mümkün kılan unsurların belki de en başındaysa 68 Gençliği olarak adlandırılan gençlik kuşağı gelmektedir. Çoğu lise ve üniversitelerde öğrenci olan bu kuşağın üyeleri, her şeyden önce daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorlardı. Dahası iyi bir dünya için yaşadıkları ülkelerde halihazırdaki adaletsiz ve tutucu yönetimleri değiştirmek gerektiğini düşünüyorlardı. Örneğin ABD’nin Vietnam’ı işgal ettiği, Küba’yı arka bahçesi olarak gördüğü, Fransa’nın Cezayir’i devlet terörüyle kendisine bağlı kalmaya zorladığı, İngiltere’nin sömürgeleri üzerinde baskılarını sürdürmek istediği bu yıllarda, ABD’de gençlik, Vietnam savaşına karşı çıkıp Küba’daki politikalarını protesto ederken, Fransa ve İngiltere’de de kendi ülkelerinin siyasetlerine şiddetle karşı çıkıyordu.
Ama 68 Gençliğinin bütün dünyada büyük yankı uyandıran Fransa’daki en güçlü çıkışına dış politikaya yönelik eleştiriler değil, görünürde akademiyle ilgili sorunlar kaynaklık etmiştir. Her şey Paris’in Nanterre Üniversitesi’nde üniversite idaresinin, baskıcı yönetimine karşı çıkan öğrencilere cevaben 2 Mayıs 1968’de üniversiteyi geçici olarak kapatmasıyla başlamıştır denilebilir. İşte bu karar üzerine, ertesi gün yüzlerce öğrencinin Paris Sorbonne Üniversitesi’nde toplanması ve bu öğrencilerin de polis zoruyla dağıtılarak polisin çok uzun yıllar sonra üniversiteye yerleşmesi, “68 Olayları” olarak adlandırılan büyük bir toplumsal ve siyasal eylem dalgasının fitilini ateşlemiştir. Sonraki günlerde yaklaşık 20 bin kişilik öğrenci yürüyüşünün de polis müdahalesiyle dağıtılmasına verilen cevapsa, bu kez aralarında aydınların da olduğu, yaklaşık bir milyon insanın katılımıyla düzenlenen bir başka yürüyüştür.
Ancak 68 Olayları’nı deyim yerindeyse 68 Olayları haline getiren asıl gelişme, işçilerin öğrencilere ve halka destek verme kararıyla sendikalarının örgütleyiciliğinde genel greve çıkmasıdır. Yaklaşık 9.5 milyon işçinin greve gitmesi üzerine Fransa Hükümeti, kapatılan okulların yeniden açılması, tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılması, erkek ve kadın öğrencilerin yaşam tarzları üzerindeki baskıların sonlandırılması, işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerine zam yapılması da dahil olmak üzere bir dizi konuda öğrencilerin ve işçilerin taleplerini karşılayacağını taahhüd etmiştir. Sonuç olarak her ne kadar sonraki süreçte 68 gençlik hareketi yalnızca Fransa’da değil, Türkiye de dahil olmak üzere hemen her yerde sönümlenerek siyasal açıdan yenilgiye uğramış gözükse de, etkileri her şeye rağmen bugün dahi devam eden, daha adil ve daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna ilişkin ideale yönelik inancın tohumları 68 Gençliği ve işçi hareketinin birlikteliği ile atılmıştır diyebiliriz.
Aynı birliktelik farklı ölçülerde de olsa Türkiye’deki 68 gençliği ve işçi hareketi için de geçerli olmuştur. Türkiye’nin bağımsız bir dış politikaya sahip olmasını, gelir adaletinin sağlanmasını, eğitimin herkes için eşit bir hak olarak parasız olmasını, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmesini ve aynı çerçevede işçilerin sendikal hak ve özgürlüklerini sonuna kadar kullanmalarını cesaretle savunan 68 Gençliği gerektiğinde örneğin, Temmuz 1968’de, çalışan işçilerin sendikalarını özgürce seçmelerinin engellenmesi üzerine Derby Lastik Fabrikası’nda yaptıkları eyleme, adı geçen fabrikaya giderek destek olmayı bilmiştir. Benzer biçimde, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) kapatılmasını öngören bir kanun tasarısına karşı 15-16 Haziran 1970’de eyleme geçen DİSK ve Türk-İş üyesi işçilere destek veren de, işçilerin emek ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’larda alanları işçilerle dayanışma içinde dolduran da aynı kuşağın özverili binlerce üyesidir. Bugünkü kuşaklar olarak gerek bu hiç yaşlanmayacak 68 gençliğine ve gerekse daha iyi bir dünyanın ancak ezilen tüm toplum kesimlerinin birlikteliğiyle kurulabileceği bilinciyle onlarla birlikte mücadele eden dönem işçi sınıfının üyelerine çok şey borçluyuz.