“Tazminat”tan, “Kıdem Tazminatına” ve “Kıdem Tazminatı Fonu” Girişimlerine…
Kıdem tazminatı hakkı, Avrupa’da 19. Yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. 1889 yılında Almanya’da Karl Zeiss fabrikalarında gerçekleştirilen bu uygulama daha sonra yaygınlaşmaya başladı. 1919 yılında kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün etkinliğinin artmasıyla farklı ülkelerde uygulanan bu hak, 2. Dünya Savaşı öncesinde ancak 40 ülkede geçerliydi.
Ülkemizde işten çıkartılma durumunda tazminat verilmesini öngören düzenleme, 1936 yılında çıkartılan 3008 Sayılı İş Kanunu ile yaşama geçti. Savaşlarla ve işgallerle yerle bir olmuş yoksul Anadolu toprağında yeşertilen bu hak, 83 yılda önemli süreçlerden geçerek bugünlere geldi.
1936: 8 Haziran 1936 yılında kabul edilen ve 15 Haziran 1936 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 3008 Sayılı İş Kanunu, ülkemizin ilk iş yasası olarak “ihbar” düzenlemesi getirirken tazminat ödencesine de yer vermekteydi. İktisad Vekili Celal Bayar (Türkiye Cumhuriyeti’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı)’ın Meclis’te savunusunu yaptığı tazminat, 5 yıl çalışan işçiye beş yıldan sonraki her yıl için 15 günlük ödeme öngörmekteydi. Kanun, tazminat için doldurulması gereken beş yılı tazminat ödemesinde dikkate almıyordu. Yasanın ilk halinde tazminat, işçi ve işveren tarafından yapılacak her türlü iş sonlandırmaları için öngörülmekteydi. Ancak uygulamada işçinin iş sözleşmesini sonlandırmada yaşanan olumsuzluklara Yargıtay 1948 yılında aldığı kararla son verdi ve işçilerin işten ayrılması durumunda da tazminat almasını karara bağladı.
1950: Demokrat Parti’nin ilk dönem iktidarında çıkartılan 5518 sayılı yasa ile önemli ölçüde değişiklikler gerçekleştirildi.
-Beş yıl olan tazminata hak kazanmak için gerekli kıdem süresi üç yıla indirildi.
-Tazminata hak kazanabilmek için iş sözleşmesinin belirli şartlar altında feshedilmesi kuralı getirildi, fesih nedeni ne olursa olsun her şartta kıdem tazminatı alabilme imkanı ortadan kaldırıldı.
-Yaşlılık aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla iş sözleşmesini fesheden işçinin de kıdem tazminatı alabileceği hüküm altına alındı.
-Kıdem süresi, aynı işverenin farklı işyerlerinde geçen hizmetlerinin tümü olarak kabul edildi.
Yasada yapılan değişiklikle “tazminat” kavramının yerine ilk kez “kıdem tazminatı” kavramı getirildi.
1967: Ülkemizin ikinci iş yasası olan 931 sayılı İş Yasası’nda kıdem tazminatı ayrı bir madde olarak yer alırken altı aydan fazla sürelerin yıla tamamlanması öngörüldü ve ayrıca işçinin ölümü durumunda mirasçıların kıdem tazminatına hak kazanması uygulaması getirildi.
1971: Anayasa Mahkemesi’nin 931 Sayılı İş Yasasını iptal etmesi üzerine 1475 Sayılı İş Yasası çıkartıldı.
1975: Kıdem tazminatı süresinin 15 günden 30 güne yükseltilmesi 1975 yılında çıkartılan 1927 sayılı yasa ile gerçekleştirildi. Bu yasanın dikkat çeken bir hükmü, “kıdem tazminatı fonu” kavramının ilk kez yasada yer almasıdır. Yasa ile ayrıca şu hükümler getirildi:
-Kıdem tazminatına hak kazandıracak asgari 3 yıllık süre 1 yıla indirildi.
-Her geçen tam yıl için ödenecek kıdem tazminatı tutarı, 15 günlük ücret tutarından 30 günlük ücret tutarına çıkarıdı.
-Altı ayı geçen kıdem süresinin yıla tamamlanması ilkesi kaldırıldı.
-Kıdem tazminatına esas olacak 30 günlük ücret tutarının her yıl için dikkate alınacak miktarı, günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının 7,5 katı” ile sınırlandırıldı.
-Belirli koşullarla, kamu kuruluşlarında geçen hizmetlerin birleştirilmesi, toplam süreye göre kıdem tazminatı ödenmesi hükmü getirildi.
-Kıdem tazminatından doğan sorumluluğun özel kişilere veya sigorta şirketlerine sigorta ettirilmeyeceği hüküm altına alındı.
12 Eylül 1980: Faşist 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile grevler yasaklandı, birçok sendika kapatıldı, onbinlerce işçi gözaltına alındı ve tutuklandı. Toplu iş sözleşmeleri Yüksek Hakem Kurulu eliyle sonuçlandırıldı ve toplu iş sözleşmelerinde yer alan kıdem tazminatı hükümlerine sınırlama getirildi.
1982: 1982 yılında çıkartılan 2762 sayılı yasa ile kıdem tazminatının asgari ücretle bağı kopartılırken kıdem tazminatına tavan getirildi. Yasaya göre kıdem tazminatının yıllık miktarı, en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez. Bu sınırlandırma ile çok önemli hak kayıplarının yaşanmasına neden olundu.
1983: 2869 sayılı yasa ile evlenen kadın işçilere evlenmelerini izleyen bir yıl içinde işten ayrılmaları durumunda kıdem tazminatı ödenmesi hakkı getirilirken zamanında ödenmeyen kıdem tazminatına mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesi hükmü getirildi.
1999: 4447 Sayılı Kanunda 1475 Sayılı İş Kanununun kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesinin birinci fıkrasına yapılan ilave ile, yaş haddini beklemeksizin prim ödeme gün sayısını ve çalışma yılını dolduran işçilerin kendi istekleriyle işyerlerinden ayrılmaları halinde de kıdem tazminatı ödenmesi esas kabul edildi.
2002: 4773 Sayılı Kanunla kıdem tazminatı uygulamasında herhangi bir değişiklik yapılmaksızın iş güvencesi hükümleri getirildi. Kanunun uygulama tarihi olarak 15 Mart 2003 belirlendi. Ayrıca bu kanun ile işveren tarafından geçerli olmayan bir fesih sonucu işçinin işine son verilir ise işveren ihbar ve kıdem tazminatının yanı sıra ayrıca bir tazminat ödemekle yükümlü tutuldu.
2003: Türkiye’nin dördüncü iş yasası olan ve günümüzde de yürürlükte bulunan 4857 Sayılı İş Yasası kabul edildi. Ancak bir önceki iş yasası olan 1475 sayılı İş Yasası’nın kıdem tazminatını içeren 14. maddesinin dışındakı tüm hükümleri yürürlükten kaldırıldı. 14. madde, geçici 6. madde ile korundu ve geçici 6. Maddede de kıdem tazminatı için “Fon” kurulacağı ve “Fon kuruluncaya kadar” 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesinin geçerli olacağı belirtildi.
2010: Emek hakları ile genel sosyal haklar konusunda gerçekleştirilmek istenen sosyal dönüşüm politikaları 2006 yılından itibaren hız kazandı. Kıdem tazminatı hakkı konusunda kısıtlayıcı politikaların hedeflendiği Ulusal İstihdam Stratejisi’nin hazırlanması Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda (2007-2013) yer aldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde kurulan “İstihdam Danışma Kurulu” tarafından 2009 yılı Ekim ayında “Ulusal İstihdam Stratejisi” adlı bir belgenin çalışmalarına başlandı. Çalışma gizlice yürütülürken 11 Kasım 2010’da dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, bakanlık binasında “çalışma hayatı ve sosyal güvenlik sisteminde değişiklikleri” öngören yeniden yapılandırma paketini açıkladı. Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı 2012-2023 adıyla taraflara sunulan belgede bugün çalışma yaşamında tartıştığımız ve bir bölümünün yasalarla yürürlüğe konulduğu; kıdem tazminatının fona devri, özel istihdam büroları, esnek çalışma biçimleri, bölgesel asgari ücret, taşeron sistemi gibi birçok tartışmalı başlıklara yer verildi.
8-11 Aralık 2011: Türk-İş 21. Genel Kurulu toplandı. Genel Kurul’da şu karar oybirliği ile aldı:
“Kıdem tazminatı Türkiye işçi sınıfının ve Türk-İş’in kırmızı çizgisidir. Türk-İş Genel Kurulu, bugün çalışanlar ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. Türk-İş Genel Kurulu, kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında cevabı grev olacaktır.”
2014: 2014-2023 yılları için açıklanan Ulusal İstihdam Stratejisi Eylem Planı’nda Kıdem Tazminatı Fonunun yaşama geçirileceği somut olarak açıklandı. Eylem Planı’nda aynen şöyle denildi:
“İstihdam üzerindeki mali yükleri azaltacak, işletmelerdeki finansal öngörülebilirliği artıracak ve işgücü hareketliliğini hızlandıracak bireysel hesaba dayalı bir kıdem tazminatı fonu kurularak, tüm işçilerin erişebileceği mali açıdan sürdürülebilir bir sistem, bütçe kısıtları dikkate alınarak oluşturulacaktır.”
3-6 Aralık 2015: Türk-İş 22. Genel Kurulu toplandı. 21. Genel Kurul’da kıdem tazminatı için oybirliği ile alınan karar, bir kez daha oybirliği ile onaylandı.
19 Nisan 2017: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu:
“Kıdem tazminatının iki sorunlu başlığı var. Birincisi çalışanın hakları işverenin kasasında birikiyor. Bunun çok büyük sorunları var. Bazı işyerleri kapanabiliyor, bu para bir yerde ayrı olarak tutulmuyor. İşveren bunu finansman olarak da kullanıyor. İşveren diyor ki bu yükü bizim üzerimizden al. Diğer taraftan çalışanın neredeyse yüzde 75’i hiç alamıyor ya da hak ettiği oranda alamıyor. En çok mağdur olan çalışan. Biz bu mağduriyeti daha fazla görmemezlikten gelemeyiz. Kaçınılmaz olarak hakkaniyetli, güvencesi güçlü, sürdürülebilir, şeffaf olan bir fon olacak. Fon yasal güvencesiyle, şeffaflığıyla bir sistem. Önümüzdeki haftadan itibaren taslaklar üzerinden işvereniyle, çalışanıyla sendikalarıyla çalışacağız. Hak kaybının olmaması bizim de en önemli duyarlılığımız. Yüzde 70 oranında hak kaybı var, hiç alamadığı için.” (NTV’ye yapılan açıklama)
20 Nisan 2017: Türk-İş Başkanlar Kurulu açıklaması:
“Türk-İş Başkanlar Kurulu, işçilerin geleceğine ipotek koymayı amaçlayan düzenlemelere dün olduğu gibi bugün de karşı çıkmaktadır. Kıdem tazminatı konusunda Türk-İş Genel Kurulunda alınan kararın gereğini yerine getirmekte kararlıdır. İşçilerin kazanılmış haklarını gözetmeyen, dikkate almayan yaklaşımların iş barışını da sosyal barışı da zedeleyeceğine işaret etmektedir. ”
18 Mayıs 2017: Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin “Büyüme ve İstihdam Zirvesi”nde yaptığı konuşma:
“Bu güne kadar hayata geçirmekte zorlandığımız tüm reform paketlerini hayata geçiriyoruz çok hızlı bir şekilde. Buna en çetrefilli konular dahil. Mesela kıdem tazminatı fonuyla ilgili çalışmalarımız sona geldi. Çalışanların müktesep haklarının elbette korunması önceliğimizdir, bundan bir taviz vermeden bu meseleyi inşallah çözeceğiz. Çünkü burada reel sektör üzerinde, firmalar üzerinde çok ciddi yük var, bir prangadır adeta.”
24 Mayıs 2017: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu:
“Yeni düzenleme, 10 milyonluk grubun hak ve hukukunu, alın terini dört temel başlıkta korumayı amaçlıyor. Hak, güvence, şeffaflık, sürdürülebilirlik. Teknik çalışmalarını tamamladık. Ekonomi koordinasyon kurulunda değerlendirme yaptıktan sonra işçi işveren sendikaları ve çalışanlarla görüşeceğiz. Sendika dışı çalışan kitlemiz de çok büyük. Sendikası olmayan 10 milyon çalışan var. 40 yıllık bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. 2-3 ay içinde olmazsa da 7-8 ayda bitmesi de bizi rahatsız etmez. 2017’de yeni bir sisteme kavuşturacağız. (Milliyet Gazetesi)
10 Nisan 2019: Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı (YEP) 2019-2021: “Sosyal tarafların mutabakatıyla kıdem tazminatı reformu gerçekleştirilecektir.
”Yapısal dönüşüm adımları:
• Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES) yeniden yapılandırılması,
• Tüm paydaşların katılımı ile kıdem tazminatı reformunun gerçekleştirilmesi,
• Kıdem Tazminatı Fonu İle BES’in entegrasyonu,
• 2020 yılından itibaren her yıl OKS + gönüllü BES’te en az 100 Milyar Lira fon biriktirilmesi,
• Beş yıl içinde milli gelirin yüzde 10’unu aşan bir toplam fon büyüklüğüne ulaşılması.”
Temmuz 2019: On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023: “Bireysel emeklilikteki otomatik katılım sistemi sistemde kalış süresi ve fon tutarını artıracak şekilde yeniden düzenlenecek ve bireysel hesaplara dayalı kurulacak kıdem tazminatı fonu ile entegre edilecektir.”
30 Eylül 2019: Yeni Ekonomi Programı (YEP) 2020-2022: “Ekonomimizin uluslararası sermaye hareketlerindeki oynaklığa dayalı kırılganlığını azaltacak, reel sektöre Türk Lirası cinsiden ucuz ve uzun vadeli kaynak sağlayacak bir Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) sosyal tarafların mutabakatı ile kurulacak ve sermaye piyasalarını derinleştirecek kapsamlı bir reform paketi devreye sokulacaktır.”