Uzaktan Çalışma, Bağlantıyı Kesme Hakkı ve Elektronik Performans İzleme Sistemi
Yazan: Doç. Dr. Betül Urhan / Kocaeli Üniversitesi – Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
Yeni dönemin çalışma ilişkilerine yönelik yazılmış ve yapılmış tüm araştırmalar, gözlemler, ve yayınlar uzun yıllardır devam eden ve teknolojideki değişikliklerin olanaklı kıldığı esnekleşmenin, çalışanlar açısından yararlarını ortaya koymaya çalışıyor. Yapılan bu çalışmaları, emek ve sermaye arasındaki ilişkiyi belirleyen temel formülü göz önünde bulundurmadan okumak, eksik bir okuma olur. Örneğin uzaktan çalışma da diğer çalışma modellerinde olduğu gibi, sermayenin ana kaygılarından birisi olan yasalardan ve ücretlerden doğan maliyetlerden ve talep dalgalanmalarının yarattığı risklerden kaçma arayışlarında kullandığı yöntemlerden birisidir. Uzaktan çalışma, hem hizmetler sektöründe hem de imalat sektöründe mevcut hizmet üretimi çok küçük görevlere ayırarak sadece ihtiyaç duyulduğunda, talebe göre çalıştırılabilecek işçi sayısını hızla artıran bir çalışma modelidir. Nitekim uzaktan çalışma, işverenlere ofisin kira, yakıt, kırtasiye, enerji, yemek, ulaşım gibi genel giderlerini ve kamu hizmetlerinden kaynaklanan giderlerini düşürerek maliyetleri azaltma olanağı sağlar. Dijital platformlar üzerinden hizmet satın aldıkları freelance çalışma biçiminde olduğu gibi uzaktan çalışma, hizmet üretimini coğrafi olarak yayılmasını beraberinde getirir.. Bu yeni emek düzeni işverenlere, coğrafi konuma göre işe alanlara kıyasla bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak dünyanın herhangi bir bölgesinde dünyanın en yetenekli işçilerine, sorunsuz ve hızlı bir şekilde erişebilme, vasıflı işgücünün ücretlerini düşürebilme olanağı sunar.
Birçok çalışmada uzaktan çalışmanın işçilere işe gidip gelmek için harcanan zamanı tasarruf etmek, iş ve ailenin çatışan taleplerini yönetmek şehir merkezinden uzakta daha ucuz barınma gideri olanağı elde etmek, işverene ait işyerinden uzakta çalışmanın yarattığı özgürlük, işyerinde istenmeyen insan etkileşimlerinden uzaklaşmak gibi avantajlar sunduğu belirtiliyor. İşçiler bakımından öne çıkarılan avantajlardan birisinin de zamanı organize etme konusundaki özerklik olduğu görülüyor. Büyük bir avantaj gibi sunulan “zamanı organize etme özerkliği” konusuna daha yakından bakmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü çalışma zamanını organize etme, çalışma süresini belirleme sorunu emek ve sermaye arasında ücretli çalışmanın tarihçesi kadar eski bir sorundur. Nasıl oluyor da işverenler çalışma zamanını organize etme özerkliğini işçilere bırakan bir çalışma modelini benimseyebiliyor?
Bilindiği gibi çalışma süresi-zamanı ücreti belirlemede en nesnel kriterlerden birisi olmuştur. Kapitalizmde kişinin kendisiyle bütünleşik olan emeğini kendisinden ayırarak fiyatı olan bir şeye dönüştürmek, zamanın çalışma zamanı ve boş zaman olarak ayrılması aracılığıyla mümkün olabilmiştir. Bu nedenle kapitalizmde çalışmanın özü zamandır. Ve bu çalışma zamanı içerisinde yaratılan artı değerdir. Bu kaygı değişmiş olabilir mi? Değişmesi için bir neden var mı?
Uzaktan çalışma biçimlerinde ortak olan özelliklerden birisi çalışmanın işverenin mekânından uzakta ve çalışma zamanının sözde işçi tarafından belirlenmesidir. Özellikle çalışma zamanının çalışan tarafından belirlenmesi işçinin özerkliğini, yani dilediği saatlerde ve dilediği yerde çalışma esnekliği sağlayacağı varsayılıyor. Başka bir ifadeyle çalışma zamanı-boş zaman dengesini çalışan belirleyecektir. Bu durum eski dönemin çalışma ilişkisinden farklı bir ilişkiye işaret ediyor. Hepimizin bildiği gibi standart istihdam ilişkisinde zaman ve mekan, belirli sözleşmelerle açık bir şeklide belirlenir. Yani işçi ne zaman, hangi işte ve nerede çalışacağını önceden bilebilir durumdadır. Hatta bu koşullarda işveren tarafından tek taraflı esaslı bir değişiklik yapıldığında işçi açısından iş sözleşmesini fesh etme hakkı doğar. Ancak, pandemiyle birlikte yaygınlaşan Bilgi ve İletişim teknolojileri tarafından desteklenen uzaktan çalışma biçimleri, bu kuralları büyük ölçüde değiştirdi. Burada sorulması gereken iki soru bulunuyor? Uzaktan çalışanların çalışma saatlerini düzenleme konusunda bir özerklikleri var mı? İkincisi işyerinden uzakta çalışmalarına rağmen işverenlerin denetiminden uzaklaşarak özgürleşebilmişler mi?
Bu iki soruyu da işçilerin-çalışanların bir gelir elde etme baskısı altında olduklarını, ister freelance olsun ister tele çalışan olsun bu işlerden elde ettikleri ücretleri olmadan yaşamlarını sürdürme olanaklarının olmadığını, bu nedenle işe erişmek ve mevcut işleri korumanın hayati bir öneme sahip olduğunu göz önünde bulundurarak cevap vermek gerekir.
Özellikle pandemi döneminde yapılan araştırmalar tele çalışanların işyerinde çalıştıkları zamana göre, artan iş taleplerini karşılayabilmek için evden daha uzun saatler ve dinlenme zamanlarında dahi çalışma eğiliminde olduklarını gösteriyor. Bunun nedeni kısmen işyerine gidip gelme zamanının, yerini iş faaliyetlerine bırakması ve ücretli iş ile kişisel yaşam arasındaki sınırların bulanıklaşmış olmasıdır. Pandemi nedeniyle evden çalışanlar iş taleplerini yerine getirmek için serbest zamanlarında da çalışmak zorunda kalabiliyor. Çocuğu yataktan kaldırırken e-postaya bir göz atmak, gece yarısı bir mutfak masasının etrafında bir sunumu gözden geçirmek, sık sık gün içerisinde gerçekleşen online toplantılar… Uzaktan çalışanlar için evdeki bilgisayarlar ve mobil cihazlar, işten kopmayı ve bağlantıyı kesmeyi neredeyse imkânsız hale getiriyor. 2019 AB Çalışma Koşulları Anketi, düzenli olarak evden çalışan kişilerin; Haftada 48 saat veya daha fazla çalışma olasılığının işverenlerin tesislerinde çalışanlara göre iki kat daha fazla, boş zamanlarında çalışma olasılıklarının altı kat daha fazla, uyku sırasında tekrar tekrar uyandığını bildirme olasılığının en yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu gözlemler ve sonuçlar zaman organizasyonu açısından uzaktan çalışmanın, yaşantının tümüne yayılan bir çalışma kültürünü doğurduğunu da gösteriyor. Bu nedenle uzaktan çalışma günlük fazla çalışmaya, akşam saatlerinde ve hafta sonlarında daha fazla çalışmaya yol açıyor. Çalışma artık işverenin işyerinin dışındadır, ama her zaman ve her yerdedir. Avrupa Parlamentosu’na göre, bu olumsuz etkiler, yönetimin işçiyi sürekli izlemesi, yönetimin işçiden sürekli erişilebilir olmasını talep etmesi ve iş ile özel yaşam arasındaki bulanık sınırlar nedeniyle ortaya çıkıyor. İlk iki neden bize, emek ve sermaye arasındaki diğer bir değişmez kuralı gösteriyor. O da işçinin-çalışanın denetimi, performansının izlenmesidir. Gerçekte çalışanların denetiminin-kontrolünün nasıl yapılacağı sorunu ücretli çalışmanın tarihiyle eş zamanlı bir sorundur. Üretim biçimleri değiştikçe bu kontrol biçimleri de değişmiştir. Günümüzde ise çok daha karmaşık yöntemlerin kullanıldığı görülür. O halde şöyle bir soru sorulabilir? İşveren işçinin çalışmasını denetleyemeyeceği bir istihdam modelini benimser mi? Bu soruya verilecek cevap kuşkusuz hayır olacaktır. Nitekim uzaktan çalışma 1970’lerde ortaya çıkan bir model olmasına rağmen pandemiye kadar kontrol-denetim, verimlilik ve maliyet konusunda tereddütlü olmaları nedeniyle yaygınlaşmamıştır. Ancak pandemi kapsamında getirilen kısıtlamaların yarattığı ihtiyaçlar ile teknolojik alanda meydana gelen gelişmeler bu istihdam biçimini işverenler açısında uygulanabilir kılmıştır. O halde uzaktan çalışmanın yaygınlaşmanın nedeni yalnızca teknolojilerin, çalışanların uzaktan ve evde ek saatler çalışmasını daha kolay hale getirmesinden değil, ayrıca işçilerin sıkı denetimine olanak sağlayan elektronik performans denetimini ve izlemeyi gerçekleştirecek teknolojilerin gelişmiş olmasıdır. Nitekim şirketlerin çalışanlarını gözetlemek için Elektronik Performans İzlemeye yaptıkları yatırım 2007 ve 2010 yılları arasında % 43 artmıştır. İzleme yazılımının kullanımı da COVID-19 salgınının bir sonucu olarak tele çalışmanın yaygın kullanımıyla artmış gibi görünmektedir. 2.000’den fazla müşterisiyle çalışan izleme ve analiz konusunda uzmanlaşmış Florida merkezli bir şirket, pandeminin bir sonucu olarak ürünlerine olan ilginin üç katına çıktığını bildirmiştir. Eposta takibi, telefon dinleme, bilgisayardaki bir içeriğin ve kullanım sıklığının izlenmesi, video izleme ve GPS takibi Elektronik performans izleme kapsamında başvurulan araçların başında gelmektedir. Bu araçlardan elde edilen konum, eposta kullanımı, web gezintisi, yazıcı kullanımı, telefon kullanımı, giyilebilir teknolojilerden sağlanan konuşmalardaki ses tonu ve fiziksel hareket gibi veriler üretkenlik göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bilgisayarlarına kurulan yazılımlarla çalışanların bilgisayar başındaki hareketleri ve farklı pencerelerde harcadıkları zaman ölçülebilir bir duruma gelmiştir. Bu izleme yazılımları çalışanların her tuş vuruşunu kaydedilebilir ve dikkat dağıtıcı etkinliklerle meşgul olup olmadıkları takip edilebiliyor. Birçok araştırma, büroda olmayanlar üzerindeki gözetimin (e-postaların ve telefonların gözetimi dâhil) bürodakilerden daha yoğun olduğunu gösteriyor. Yazılım ayrıca, özellikle işçilerin evlerinde izlendiği göz önüne alındığında, çalışanların veri gizliliğiyle ilgili endişeleri artırıyor. Tele-çalışma uygulamasına yönelik düzenlemeler, işverenlerin elektronik gözetimi kullanma kabiliyetinin artırılması nedeniyle işçilerin mahremiyetiyle ilgili sorunları da ortaya çıkarıyor.
Buraya kadar uzaktan çalışma modeline ilişkin yazdıklarımızdan gördüğümüz kadarıyla iki temel sorun, sendikaların pazarlık ve mücadele gündemlerini oluşturacak gibi görünüyor. Bunlardan ilki çalışanın gün içerisinde işle ilişkisini kesme hakkının tanınması ve korunmasıdır. Bu hak yeni bir haktır ve dünyanın dört bir yanında ülkeler etkin bir bağlantıyı kesme hakkını içeren yasanın nasıl çıkarılacağını bulmaya çalışıyor. Bu yasalar ve yönetmelikler farklı şekillerde kendini gösteriyor. Bazıları iş günü veya çalışma haftasına bir sınır koyuyor. Bazıları mesai saatleri dışında iletişimi sınırlandırıyor.
Bir diğer sorun çalışanların gelişmiş izleme yazılımları ve diğer performans izleme teknolojiler nedeniyle yaşanan ve yaşanacak olan veri gizliliği ihlalleridir. Artan gözetim, çalışanların performanslarının izlenmesi, orantısız ve hatta yasa dışı kişisel verilerin toplanmasına yönelik ciddi endişeler doğuruyor.
Pandemi sonrasında bu sorunlara ve risklere karşı işçilerin haklarının korunması ve geliştirilmesi, özellikle yeni beyaz yakalı ve genç işçileri örgütlemek isteyen sendikaların önemli mücadele konuları arasında olacaktır.