Eğitimde Cinsiyet Eşitsizliği Büyüyor – Meliha Kaplan
Eğitim sistemi; dil, din, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin farklılıklara saygı duyan özgür bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Ancak ülkemizde durum ne yazık ki böyle değil.
Eğitim sisteminde cinsiyetçi rol ve beklentiler okullarda kız ve erkek öğrencilere dolaylı ya da dolaysız yollardan anlatılıyor, öğrencilerden buna uygun davranışlar sergilemesi bekleniyor. Ders araç-gereçlerinin içeriği bu bakış açısıyla oluşturuluyor. Ders kitaplarında kız çocuklara daha çok ev içi alanda ya da bu rollerine uygun olan meslekler öneriliyor. Kız öğrencilere ev kadınlığı, öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik gibi meslekler gösterilirken kitapların tümünde okul müdürleri, yöneticiler erkek olarak gösteriliyor. Böylelikle okullarda kadınlık ve erkeklik rolleri eğitim sisteminin içerisine yerleştirilirken toplumda kadınlara ikincil roller yüklenmeye devam ediyor.
Bir diğer yandan da lise eğitimlerinde de cinsiyet eşitsizliği okul seçim sürecinden başlıyor. Özellikle meslek liseleri cinsiyet eşitsizliğinin yoğun olarak yaşandığı okullardır. Meslek liselerinde bölümler cinsiyete göre ayrıştırılmaktadır. Genç kadınlar, kadın işi olarak değerlendirilen çocuk bakımı, moda tasarımı gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin boyutlarını görmemizi sağlayacak belli başlı göstergeler vardır. Bunlar, kadın ve erkekler arasında okur-yazarlık oranı, okullaşma oranları, eğitim durumuna göre işgücüne katılma oranı ve işsizlik oranıdır. TÜİK’in 15 Ekim 2018 günü açıkladığı Temmuz 2018 dönemi İşgücü İstatistiklerine göre kadın işsizliği yüzde 14,3, genç kadın işsizlik oranı ise yüzde 25,6 oranındadır. Bunun yanı sıra EUROSTAT verilerine göre yükseköğretim mezunu kadın istihdam oranında Türkiye, AB ülkeleri ile kıyaslandığında, bu ülkeler arasında en düşük orana sahip. AB ülkelerine ait ortak en güncel veri dönemi 2017 üçüncü çeyreğe göre, Türkiye’de yükseköğretim mezunu kadınların yüzde 21,3’ü işsizken, 28 AB ülkesinin ortalaması sadece yüzde 5,1 oranındadır. Bir diğer yandan da üniversitelerde istihdam edilen kadın akademik personellerin oranı erkeklerden düşüktür. YÖK’ün Mayıs 2018’de açıkladığı “2017-2018 Öğretim Yılı İstatistikleri”ne göre akademik personellerin yüzde 44’ü kadın, yüzde 56’sı erkektir.
Birleşmiş Milletlerce 1979’da kabul edilen ve Türkiye’nin 1985 yılından bu yana taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan sekiz temel insan hakları sözleşmesinden biridir. CEDAW’ın onuncu maddesinde; eğitim alanında kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere gerekli her tür önlem belirtilmiştir. Bu sözleşmeye taraf olan ülkeler belirlenen önlemleri uygulamakla yükümlüdür.
Tüm bunların yanı sıra geçtiğimiz aylarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karma eğitim tartışmaya açıldı. Karma eğitim tartışmaları tek başına kız ve erkek öğrencilerin aynı okulda okumaması anlamına gelmez. Ayrımcı olmayan karma eğitim, hem kız çocukları hem de erkek çocukları için yarar sağlarken, kadınla erkek arasında daha eşit ilişkiler kurulmasına da büyük katkıda bulunur. Eğitim bir insan hakkıdır, evrensel çocuk hakları ve toplumsal işbölümü dikkate alındığında karma eğitim vazgeçilmezdir.