Büyük Ofis ve İş Merkezlerinde Yaygın Görülen Bir Sağlık Sorunu: Hasta Bina Sendromu – Nail Dertli
Gökdelenler, plazalar, görkemli AVM’ler şirketlerin güç ve prestijlerinin birer göstergesi olarak kentlerin dört bir yanında yükseliyor. Güvencesiz işçi istihdamının yeni mekânları haline gelen bu tür binalar, ofis ya da plaza hastalığı olarak da adlandırılan hasta bina sendromunun yaygın olduğu işyerleri de aynı zamanda.
Sermayenin Maliyetten Kaçışının Sağlık Maliyeti
Hasta bina sendromu görece yeni bir sağlık sorunudur. Sendromun ilk kez 1960’larda bildirildiği belirtilmektedir. Ancak HBS’nin kitlesel bir sağlık sorunu haline gelmesi 1970’lere rastlamaktadır ve bunda 1970’lerdeki petrol krizinin etkisi büyüktür (Passarelli, 2009).
Krizle birlikte enerji fiyatlarının yükselmesi, ısıtma, havalandırma ve aydınlatma maliyetlerinde ciddi artışlara neden olmuştur. Bu durum, şirketlerin kurumsal gücünün, prestijinin bir göstergesi olan ofis binaları için ısıtma ve aydınlatmayı pahalı bir şey haline getirirken, enerjide verimlilik arayışı ofis havalandırma ve inşaat yöntemlerinde önemli değişikliklere yol açmıştır (Baldry vd., 2005). Krizin yarattığı enerji tasarrufu dürtüsü, Avrupa ve ABD’de ısı yalıtımı ve açılabilir penceresiz binaların inşa edilmesine ve doğal havalandırma yerine merkezi olarak kontrol edilen havalandırma sistemleri kullanılmasına yol açmıştır.
Ofis binalarının maliyet tasarruf öncelikli olarak yeniden tasarımının sonucu, ‘hasta’ binaların hızla yaygınlaşması ve buna paralel olarak bugün hasta bina sendromu olarak tanımlanan sağlık şikayetlerinin gittikçe daha fazla çalışan tarafından tecrübe edilmesi olmuştur (Passarelli, 2009). Bu süreç aynı zamanda, ofis işlerinin niteliğinde çok önemli değişikliklerin yaşandığı bir zaman dilimine denk gelmiştir (Baldry vd., 2005). Ofis işleri bir taraftan nicel olarak büyürken diğer taraftan da değersizmiş ve ağırlıkla kadın çalışanlar tarafından yapılmaya başlanmıştır. Bu yönüyle, hasta bina sendromundan en yaygın etkilenenler, kadın çalışanlar olmuştur (Murphy, 2006). Nitekim, hasta bina sendromuna karşı önlem alınması mücadelesine de kadınlar ön plana çıkmaktadır.
Nedir Bu Hasta Bina Sendromu?
En genel ifadeyle hasta bina sendromunu bazı binalarda insanların hastalık şikayetlerinin olması şeklinde tanımlamaktadır (Türk Toraks Derneği, 2015). Buna göre hasta bina sendromu belli bir binadayken (yaşarken ya da çalışırken) ortaya çıkan ve o ortam terkedildikten sonra kaybolan ve binada yaşayan kişilerin çoğunluğunu etkileyen semptomlar dizisidir. Uzmanlar şikâyetlerin hasta binaya girişin hemen ardından ortaya çıktığı gibi, binanın terkedilmesiyle kısa sürede ortadan kalktığını ifade etmektedir.
Göz, burun ve boğazda tahriş, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, fiziksel ve zihinsel yorgunluk, hafıza kaybı, konsantrasyon eksikliği, deride kızarıklık, ağrı, kaşıntı/kuruluk, göz ve burun akıntısı, koku ve tat duyusunda değişiklikler hasta bina sendromuna ilişkin başlıca belirtilerdir (Zeydan vd, 2009: 589).
Hasta Bina Sendromu Kimleri Tehdit Ediyor?
Hasta bina sendromunun çalışanlar arasında ayrım gözetmediği söylenebilir (Passarelli, 2009). Kapalı mekânlarda çalışan nerdeyse her işçi hasta bina sendromundan etkilene- bilmektedir. Ancak, esas risk grubunu büyük ofis binaları ve iş merkezlerinde çalışanlar oluşturmaktadır. HBS’nin herkeste görülebilir olması herkesin eşit derecede risk altında olduğu anlamına gelmemektedir. Hastalık belirtilerini en sık bildiren çalışanlar, çalışma ortamları üzerinde çok az kontrolü olan ve genel büro işleri ve ekran ekipmanı kullanarak çalışma gibi rutin işleri yapanlardır. Pek çok çalışma kadınların erkeklerden daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir (Passarelli, 2009).
Hasta Bina Sendromu Aynı Zamanda Bir Yönetim ve Öncelik Sorunu
HBS’nin nedenleriyle ilgili yapılan araştırmaların çoğu, anlaşılabilir bir şekilde, havalandırma ve ısıtma gibi olası teknik / yapısal faktörlere odaklanmıştır (Baldry vd., 2005: 107). Bu kapsamda ısı yalıtımının ön plana çıktığı binalardaki yetersiz havalandırma koşulları, kimyasal ve mikrobiyal kirliliklere dikkat çekilmektedir (Zeydan vd., 2009). Bununla birlikte çalışma koşulları (çalışma süresi, iş yükü, iş tipi, video görüntüleme ünitesi kullanım uzunluğu, binada doluluk süresi vb) ve psikososyal çalışma ortamının da HBS semptomlarıyla ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin İngiltere’de 44 farklı binada çalışan 4052 kişiyi kapsayan bir araştırmada HBS’nin Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul edilen 10 semptomunun uzun çalışma süresi ve işyerinde destek eksikliği ile bağlantılı olduğu bulunmuştur (Marmot, 2006). Aynı araştırmada hastalık semptomlarının işçinin işini ve iş çevresini kontrol kapasitesi ve iş yüküyle ilişkisine vurgu yapılmaktadır. Benzer şekilde Japonya’da yürütülen bir araştırmada da fazla mesaiye bağlı uzun çalışma süresi ile baş ağrısı ve yorgunluk gibi HBS semptomları arasında güçlü bir ilişki tespit edilmiştir (Mizoue, 2001). Keza Hindistan’da bilgisayar kulllanım süresi arttıkça HBS semptomlarının sıklığının da arttığı görülmüştür (Aktaran Yücel, 2008: 15).
Kısaca havalandırma ve ısıtmaya ilişkin teknik ve yapısal faktörler kadar çalışma koşulları ve işin/işyerinin örgütlenme tarzı da hasta bina sendromu üzerinde etkili olmakta, HBS’nin semptomlarını şiddetlendirmekte ya da azaltmaktadır. Bu yönüyle hasta bina sendromu havalandırma ve ısıtmaya ilişkin teknik tercihlerin olduğu kadar çalışma koşullarının belirlenmesi bağlamında bir yönetim ve öncelik sorunudur.
Hasta Bina Sendromu Türkiye’de de Yaygın
Türkiye’de kapalı ortam hava kirliliği ve etkileri ile ilgili çalışmalar olmasına rağmen HBS ve sağlık etkilerini belirlemeye yönelik çok fazla araştırma bulunmamaktadır. Ancak mevcut araştırmaların bulguları, hasta bina sendromunun görülme sıklığının son derece yüksek olduğunu göstermektedir. Ankara’da bir kamu kuruluşunda yürütülen arastırmada, çalışmaya katılan işçi ve memurların %31,9’unda hasta bina sendromu bulunduğu tespit edilmiştir; çalışanlarda en fazla karşılaşılan semptomların yorgunluk, baş ağrısı, göz yanması ve boğaz kuruluğu olduğu görülmüştür (Yücel, 2008). Kocaeli’de bir hastanede yürütülen araştırmada ise hasta bina sendromu sıklığı % 33,3 olarak hesaplanmıştır. Çalışanlarda en sık rastlanan semptomlar yorgunluk, uyuşukluk, elde kuruluk, baş ağrısı ve konsantrasyon güçlüğü olarak bulunmuştur (Can, 2017). Ankara’da yine bir hastanede yürütülen bir başka araştırmada ise katılımcıların %56’sında hasta bina sendromu olduğu tespit edilmiştir (Ersoy, 2010).
Her üç araştırmada da daha önce mevcut herhangi bir hastalığı bulunan çalışanlar hesaplamaya dahil edilmemiştir. Bu yönüyle bu araştırmaların bulguları, Türkiye’de hasta bina sendromunun yaygınlığına ilişkin güçlü göstergeler ortaya koymaktadır. Her ne kadar araştırmalar, hastane ve kamu kuruluşlarına odaklansa da, araştırmalar benzer çalışma ortamına sahip işyerleri için de hasta bina sendromunun önemli bir sağlık tehdidi olduğuna işaret etmektedir.
Çözüm Bireysel Değil Kolektif Tepkide
Son yıllarda hasta bina sendromu ve neden olduğu maliyetler daha fazla tartışılır olmuştur. Pek çok çalışma, HBS’nin verimlilik üzerinde olumsuz etkileri olduğu ortaya koymakta, işçilerin işe devamsızlığını artırdığını ve işgücü devrini yükselttiğini somut örneklerle ortaya koymaktadır. Esasında bunda şaşıracak bir şey yoktur. Çünkü hasta bina sendromuyla karşı karşıya kalan işçilerin bireysel tepki- leri daha fazla hastalık izni kullanmak, işe devamsızlık ya da iş değiştirme gibi kaçış arayışları biçimindedir. Ancak memnun olunmayan iş ortamına yönelik bu türde bireysel tepkiler, işverene bir maliyeti olsa bile, çalışma ortamındaki sağlıksız koşulları değiştirmemektedir (Baldry vd., 2005: 111). Dolayısıyla devamsızlık işçi için sağlıksız iş ortamından kısa süreli ve geçici bir kaçış sağlamaktadır. İstihdam olanaklarının sınırlı, işsizliğin yüksek olduğu koşullarda iş değiştirme, hele yeni iş yerinde de benzer sağlıksız koşulların olabileceği düşünüldüğünde, gerçekçi bir alternatif olarak durmamaktadır.
Dünya örnekleri hasta binalara karşı işverenleri önlem almaya iten şeyin işçilerin kolektif tepkileri olduğunu göstermektedir. Hasta bina sendromuna karşı kolektif tepki öncelikle işverenlere/yöneticilere çalışanların sağlığını etkileyen bir sorunun varlığını kabul ettirmekten geçmektedir. Hem ABD hem İngiltere örnekleri işverenlerin hasta bina sendromu sorununu kabul etmeye ayak direseler de, işçilerin kolektif eylemleri sonucunda adım atmak zorunda kaldıklarını göstermektedir (Baldry vd., 2005; Murphy, 2006) . Dolayısıyla hasta bina sendromundan korunma ve kontrol için yapılması gereken teknik ve yapısal önlemlerin alınması da (hava dağılım hızını artırma, ısıtma ve havalandırma sistemlerinin standartlara uygun yapılması vb) işin insan onuruna yaraşır bir nitelik kazandırılması da ancak işçilerin kolektif eylemi ile mümkün olabilmektedir.
Kaynakça
• Baldry,C.vediğerleri(2005).Humanresource management. (ed. J. Rostron) in Sick building syndrome: Concepts, issues and practice. Routledge.
• Can, B. (2017). Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çalışanlarında Hasta Bina Sendromu Sıklığı, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıpta Uzmanlık Tezi, Kocaeli.
• Ersoy,A.(2010).HacettepeÜniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi Binasında Çalışma Ortam Koşullarının ve Hasta Bina Sendromu Öğelerinin Değerlendirilmesi. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
• Marmot,A.F.vediğerleri(2006).Building health: an epidemiological study of “sick building syndrome” in the Whitehall II study. Occupational and environmental medicine, 63(4), 283-289.
• Mizoue,T.vediğerleri.(2001).Environmental tobacco smoke exposure and overtime work as risk factors for sick building syndrome in Japan. American journal of epidemiology, 154(9), 803-808.
• Murphy, M. (2006). Sick building syndrome and the problem of uncertainty: Environmental politics, technoscience, and women workers. Duke University Press.
• Passarelli,G.R.(2009).Sickbuilding syndrome: An overview to raise awareness. Journal of Building Appraisal, 5(1), 55-66.
• TürkToraksDerneği(2015).HastaBina Sendromu’nda Ne Yapmak Gerekir?, https://www.toraks.org.tr/halk/News. aspx?detail=2303. (Son Erişim Tarihi: 19.08.2019)
• Yücel,A.(2008).BirKamuKuruluşu Çalışanlarında Hasta Bina Sendromu Görülme Sıklığı Ve Bazı Risk Faktörleri İle İlişkisi. Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, Ankara.
• Zeydan,Z.E.vediğerleri(2009).HastaBina Sendromu. IX. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi Bildiriler Kitabı, 587-595.