Türk-İş: 1 Mayıs’ta Alanlardayız!
KIDEME DOKUNMA!
KRİZİN NEDENİ DEĞİLİZ, BEDELİNİ ÖDEMEYECEĞİZ
İNSANA YARAŞIR İŞ,
EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET, ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ ve
DOĞANIN RANTA KURBAN EDİLMEMESİ İÇİN
1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ
1 Mayıs’ta gündemimizi, geçim sıkıntısı ve emeğin haklarına yapılan saldırılar oluşturuyor. Bugün burada daha da artan sorunlarımızı dile getirmek ve ortak mücadelemizi güçlendirmek için bir aradayız.
Adımız, inancımız, ten rengimiz, yaşam biçimlerimiz, yaşadığımız şehir, çalıştığımız işyeri farklı olsa bile işçi/emekçi olmanın ortak paydasında buluşuyoruz.
Dünya ekonomisi gelişiyor, ticaret artıyor, kârlar patlıyor, ama emeğin bütün bu zenginlikten aldığı pay azalıyor; bu nedenle sosyal adalet git gide bozuluyor. Pasta büyüyor ama geniş kesimlerin yoksulluğu bitmiyor. Üretilen zenginliğin adaletsiz bir şekilde paylaşılması tüm insanlığı tehdit ediyor. Yaşadığımız sorunları mücadeleyle aşmamız gerekiyor. Ancak, aramızdaki yapay ayrımları ortadan kaldırıp birlik olduğumuzda mücadeleyi kazanma şansımız ortaya çıkıyor.
Ekonomik kriz satın alma gücümüzü her geçen gün düşürüyor. Birbiri ardına gelen zamlar emekçilerin belini büküyor! Bizler için temel gıda maddeleri dahi artık “lüks” haline geliyor!
Krizden kurtulmanın yolu, işçi hak ve özgürlüklerinin baş düşmanı olan IMF programlarına benzer uygulamalarda aranmamalıdır!
İşçi sınıfının örgütlü gücü olarak bugün 1 Mayıs alanlarından haykırıyoruz!
Başta kıdem tazminatı olmak üzere, işçi hak ve özgürlüklerinde gerilemeye yol açan, emeklilikte yaşa takılmamıza neden olan her türlü program, adı ne olursa olsun bizler için bir IMF programıdır. Bu programa karşı olmak ve haklarımıza sahip çıkmak hepimizin sorumluluğudur!
Buradan güçlü bir şekilde bir kez daha söylüyoruz: Kıdem tazminatı örgütlü-örgütsüz tüm emekçilerin hakkıdır. Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir! Kıdem tazminatı işçi sınıfının vazgeçilmezidir. Kızımızın gelinliği, oğlumuzun damatlığıdır. Emeklilikte yaşa takılmak istemiyoruz!
Vergide adalet istiyoruz. Toplumun büyük bölümünü oluşturan ücretli, emekli, iktisaden dar ve sabit gelirli geniş halk kesimlerinin geçim koşullarını göz önünde bulunduran bir vergi politikası istiyoruz. Vergide “az kazanandan az, çok kazanandan çok” ilkesinin geçerli olmasını talep ediyoruz.
KİT’lerdeki taşeron işçilere, geçici işçilere kadro istiyoruz. 696 sayılı KHK ile kadro geldi ama sorunlarımız hala bitmedi. Örgütlenme ve toplu pazarlık hakkımızı sınırlayan düzenlemeler devam ediyor. Enflasyonun yüzde 20’ye dayandığı koşullarda kadroya geçirilen işçilere yüzde 4 ücret zammı veriliyor. Özel sektörde de taşeron çalıştırmanın önüne geçilmiyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin en az önemsendiği işyerlerinin başında yine taşeron şirketler geliyor. Taşeron uygulaması güvencesizliği kalıcı hale getiriyor!
Sendika seçme özgürlüğüne saygı gösterilmiyor, sendikal ayrımcılık yapılıyor!
İş cinayetleri durmak bilmiyor. Sadece mart ayında 108 arkadaşımız iş cinayetine kurban gitti. Ama insan yaşamının, insan onurunun hiçe sayıldığı çalışma koşulları bizlere sunulmuş birer lütuf gibi kimi çevrelerce savunuluyor!
İşsizlik adeta patladı! İşsizlikteki artışın önüne geçilemiyor. İşsizlik, sosyal dışlanmayı kaçınılmaz hale getirip insan onuruna yaraşır yaşam umudunu söndürüyor! Özellikle, eğitimli genç işsizliği toplumsal bir felakete davetiye çıkarıyor. İşsizliğe çözüm bulunması için, insanı ve çalışmayı, yatırımı ve üretimi temel alan bir programı savunmamız zorunlu hale geliyor. Becerilere ve yeteneklere uygun istihdam politikalarının hayata geçirilmesi için sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.
Eşit işe eşit ücret, işyerinde ayrımcılık ve tacizin engellenmesinin yanı sıra son dönemlerde bir utanç kaynağı olarak sıkça duyulan çocuk istismarının önüne geçmek, adil ve yaşanabilir güzel bir dünya kurmamız için biz emekçilerin asli görevleri arasında yer alıyor.
Bize, insanca bir yaşam kurmamız için sağlıklı çevre gerekiyor. Kendi kâr ve çıkarlarını, insandan ve doğadan daha fazla önemseyen fabrikalar atıklarıyla zehir saçıyor; HES’ler ormanlarımızı yok edip derelerimizi kurutuyor. Doğaya sahip çıkmamız geleceğimize sahip çıkmamız anlamına geliyor.