Demokrasi, İnsan Hakları, Barış Ve Sosyal Haklar İçin İleri!…
YAŞASIN DÜNYA İŞÇİLERİNİN
BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA GÜNÜ
1 MAYIS!…
80 milyon insanın, 780 bin kilometrekare üzerinde yaşadığı Türkiye, büyük siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlarla iç içe bulunuyor. Yıllardır emek ve demokrasi karşıtı politikalarla yönetilen Türkiye, bölgesel gerilim ve savaşların etkisi altında toplumsal dayanışmadan kopan, kutuplaşan bir yönde daha da belirsizleşen bir geleceğe doğru sürükleniyor; siyasal tartışmalar kamplaşmalara, demokrasi ve özgürlüklerin baskılanmasına; ekonomik ve sosyal sorunlar yeni hak kısıtlamalarına dönüştürülüyor…
– Türkiye basın, yayın ve iletişim özgürlükleri yönünden büyük baskı altındadır. Açık ve gizli baskılarla karşı karşıya bırakılan medya, yıllardır teksesliliğe zorlanırken, olağan düzeylerde yapılan eleştirilere tahammülsüzlük artmakta daha da kötüsü söz, düşünce ve iletişim özgürlüklüklerini eleştiri boyutlarında sürdürenler için ağır suçlamalar yapılmakta, davalar açılmakta, tutuklamalar gerçekleştirilmektedir. Bu durum son aylarda medya sektöründe mülkiyet değişiklikleriyle daha da tehlikeli boyutlara ulaştırılmaktadır.
– Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin raporlarına göre, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ terör örgütünün darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen ve daha sonra sürekli biçimde uzatılan OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerin (KHK) çok büyük bölümü temel insan haklarını ve Türkiye’nin uluslararası hukuktaki yükümlülüklerini ihlal etmektedir. Aynı rapora göre KHK’lar çerçevesinde hareket eden idari yöneticilere yasal, idari, cezai ve finansal dokunulmazlık getirmiş ve hesap vermedikleri bir ortam yaratılmıştır.
– Türkiye ekonomik sorunları daha da katlanarak artan bunalımlı bir ülke görünümündedir. Enflasyon oranları çift rakamlarda “sabitlenirken”, döviz kurları kontrol edilmez biçimde yükselmiştir. Bu durum hayat pahalılığını, yoksullaşmayı daha artıran önemli bir faktör durumuna gelmiştir.
– Türkiye, kamu ve özel sektörü büyük borç yükü altındadır. Yayınlanan son rakamlara göre Türkiye’nin yalnızca dış borç yükü yaklaşık 450 milyar Dolardır. Ülkemizin önemli sorunlarından biri yurttaşların bireysel borç yükünün büyük boyutlarda olmasıdır. Bankalar Birliği rakamlarına göre Türkiye’de 1 milyon 500 bin kişi kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe uğramıştır.
– Herbiri yıllar önce kurulmuş ve artık tüm halkın ortak varlığı durumunda bulunan başta Şeker Fabrikaları olmak üzere kamu işletmelerinin yerli ve yabancı şirketlere satılarak veya devredilerek özelleştirilmesi sürmektedir. Bu bir yağma ve talandır. Özelleştirme politikalarının ormanları, hazine arazilerini, suları ve aklınıza gelebilecek her ortak ve kamu alanında sürdürülmesi hızla yaşama geçirilmek istenmektedir. – Başta ücretliler olmak üzere tüm halkın üzerinde dolaylı ve dolaysız vergi yükü katlanamaz boyutlardadır.
– İstihdam sorunları her geçen gün katlanarak artmaktadır. TÜİK rakamlarına göre yüzde 10.8 düzeyinde gerçekleşen işsizlik oranı, eksik istihdam dikkate alındığında yüzde 20’leri aşmaktadır. Bunun anlamı yaklaşık 6 milyon insanın işsiz olduğudur.
– Türkiye toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri yönünden tüm dünyada çok geri düzeylerdedir. Hemen hergün çoğu ölüm ya da ağır yaralamalara yol açan kadınlara yönelik şiddet olayları yaşanmaktadır.
– Türkiye, Irak ve Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan ve son dönemde yeni boyutlarda süren savaşın büyük yükünü çeken ülkelerin başında gelmektedir. Ülkemizde bulunan yaklaşık 4 milyon mülteci ve göçmenin önemli bölümü son derece kötü koşullarda yaşamaktadır. Çalışma olanağı bulabilenlerin çok büyük bölümü köle veya köle benzeri uygulamalarla karşı karşıyadır.
– Türkiye eğitim alanında kaotik bir görüntü sunmaktadır. Bu ülkede yaşayanların yaklaşık yüzde 10’u; bir başka anlatımla 8 milyonu okuma-yazma bilmemektedir. Eğitim sistemi her boyutuyla bilimsellikten uzaktır ve tam bir kargaşa içindedir.
– Güvencesiz çalışma biçimi olan taşeronda çalışanların yalnızca kamu sektöründe bulunanları ilgilendiren 24 Aralık 2018 tarihinde yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, onbinlerce çalışanı kapsam dışı bırakırken; kapsam içinde bulunan işçilerin sendikal ve toplu sözleşme haklarından yararlanmalarına sınırlandırma getirilmiş, kargaşa ve belirsizliklere yol açılmıştır.
– Sendikal hak ve özgürlüklere yönelik baskı ve kısıtlamalar sürdürülmektedir. Sendikalaşma oranı yüzde 10 dolaylarında gerçekleşmektedir. Bunun anlamı milyonlarca işçinin sendikal haklardan ve toplu iş sözleşmelerinden yararlanamamasıdır.
– Güvencesiz ve korunmasız çalışma kamu ve özel sektörü ayrımı olmaksızın tüm toplumsal alanlarda yaygınlaşmaktadır.
– İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetim sorunları nedeniyle her yıl 2000’e yakın işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirmekte, yüzbinlercesi yaralanmakta, onbinlercesi ise geçici ve süreli biçimde işgöremezlikle karşı karşıya kalmaktadır.
– Kırsal alanda yaşamlarını sürdüren milyonlarca köylü, ürün desteklerinin yapılmaması, girdilerin aşırı pahalılaşması ve gündelik yaşam koşullarının her geçen gün çok daha zorlaşması sonucu üretememekte, topraklarını terketmekte ve yüzyıllarca bu topraklara can veren köylüler kentlere yığılmaktadır.
Ülkemizin içinde bulunduğu tehlikeli sürecin bir bölümünü oluşturan bu görüntü, gerçekte sürdürülemez boyutlardadır.
Yaşanan olumsuzluklara karşı susmak, tepki göstermemek, hareketsiz kalmak, yalnızca izleyen olmak olanaksızdır.
Sendikaların toplumsal-tarihsel görevi ve demokratik yükümlülüğü yaşanan ve yaşanacak sorunlara karşı toplumsal ve sınıfsal yaklaşım gösterebilmektir.
Dünya işçilerinin Birlik-Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bu nedenle bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz:
-Yoksulluğun, yoksunluğun ve işsizliğin olmadığı; siyasal ve sosyal hakların geliştirildiği; insan haklarının, demokrasinin ve özgürlüklerin tam olarak uygulandığı bir dünya istiyoruz.
-Dünyanın tüm kıtalarında, bölgelerinde ve ülkelerinde çatışmaların, savaşların sonlanmasını istiyoruz; akıllı-akılsız, nükleer olsun ya da olmasın silahlanmaya son verilsin istiyoruz; küresel barış istiyoruz; barış, barış, barış istiyoruz…
– YAŞAŞIN DÜNYA İŞÇİLERİNİN BİRLİK MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ 1 MAYIS!…
– YAŞASIN EMEĞİN DAYANIŞMASI!…
– YAŞASIN EMEĞİN AYDINLIK GÜNÜ!…
– YAŞASIN 1 MAYIS!…
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu adına
Haydar Özdemiroğlu
Genel Başkan