3 Aralık Dünya Engelliler Günü: Engellilerin İnsanca Yaşam Hakkını Savunuyoruz
Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin temel ilkeleri; engellilerin insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesine, topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanmasına, engellilere yönelik ayrımcılığın önüne geçilmesine, fırsat eşitliğine, erişilebilirliğe, kadın-erkek eşitliğine ve engelli çocukların gelişim kapasitesi ile kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulmasına dayanmaktadır.
Ancak Birleşmiş Milletlerin 1992 yılında 3 Aralık tarihini “Dünya Engelliler Günü” olarak ilan etmesinin üzerinden geçen 30 yılda, engelli bireyler, dünyanın hemen her bölgesinde ve büyük oranda toplumun sınırlarında yaşamak durumunda kalmaya, temel insan haklarından yoksun bırakılmaya devam etmektedir.
Dünyada neredeyse her beş kişiden birinin, yaşamının bir döneminde bedensel ya da ruhsal fonksiyonlarında yeti yitimine uğradığı; ülkemizde ise on milyondan fazla fiziksel, zihinsel ve fizyolojik duyu yitimli ve engelli insanın bulunduğu bilinmektedir. Ne var ki birçok olduğu gibi ülkemizde de engelliler için oluşturulmuş etkin ve insan hakları temelli bir devlet politikası bulunmamakta; engellilerin haklarının sağlanmasına yönelik yeterli bütçe ayrılmamaktadır.
Engelli yurttaşlar kâğıt üstünde belli haklara sahip görünmekle birlikte, uygulamada, haklara erişim noktasında damgalama ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadır. Tüm kamusal mekânların ve toplu taşıma araçlarının erişilebilir hale getirilmesinde devletin gerekli sorumluluğu üstlenmediği görülmektedir. Eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik gibi genel toplumsal sorunlar, söz konusu engelli yurttaşlar olduğunda daha da ağırlaşmaktadır. Yalnızca doğuştan engelli olan yurttaşlar değil; iş kazası ve meslek hastalıklarından, savaş ve çatışmalardan kaynaklanan engele sahip olan yurttaşlar için yapılan düzenlemeler de sorunları öteleyen, ayrımcı bir nitelik taşımaktadır. Diğer yandan engellilik yaratan olaylar ve engellerin aşılamadığı durumlar göz önüne alındığında meselenin sınıfsal boyutu da ortaya çıkmaktadır.
Yapılması gereken, Engellilerin Haklarına İlişkin Uluslararası Sözleşmeyi temel alan, engelli yurttaşların yaşam mücadelesini demokrasinin bir parçası olarak görerek sorunlarının toplumsal sorunlar olduğunu kabul eden; engellilerin parlamentodan işyerlerine, ev içinden sokaklara her alandaki çok boyutlu sorunlarına etkin çözümler getirecek politikaları tam anlamıyla yaşama geçirmektir. Bu noktada asıl görev devlete düşmekle birlikte; sendikalar da bu sorumluluktan azade değildir.
Tez-Koop-İş Sendikası olarak 3 Aralık Dünya Engelliler Gününün bir kutlama değil hak savunuculuğu günü olduğunu biliyoruz. Bu anlamda dünyada ve ülkemizde engellilerin eğitimde, ulaşımda, istihdamda eşit haklara sahip olduğu; kent politikalarına ve tüm karar mekanizmalarına katılımda söz sahibi olduğu bir geleceğin hep birlikte kurulabileceğine inanıyoruz. Engelli yurttaşların hak ve haklara erişim mücadelesinin bizlerin de mücadelesi olduğunu bildiriyoruz.
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu