Ekonominin sahte şenliği – Çiğdem Toker (T24)
Vergi paketi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken muhalefet milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in salonda olmayışını yoğun olarak eleştirdi. Ancak eleştirdikleriyle kaldılar. Zira hiçbir sonuç alınamadı. Şimşek’in muhtemelen daha önemli programları vardı
Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacağı iddiasıyla hazılanan vergi paketinin bugün yarın TBMM’de yasalaşması bekleniyor.
“Paket” dediğimiz yasa teklifi, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi uyarınca milletvekillerinin imzasıyla geldi. Altı yıldır Bakanlar Kurulu diye bir “kuvvet” olmadığı için, kanunlar tasarı kanun biçiminde gelemiyor. Metnin hazırlandığı yer Hazine ve Maliye Bakanlığı olmasına rağmen bakanlık da sunamıyor.
Konuyla ilgili bir bakanlık hazırlasa bile, kanun metinlerini, iktidar milletvekilleri sanki çok çalışıp hazırlamışlar gibi imzalayıp sunuyorlar.
Bu durum, konudan ve yasadan asıl sorumlu bakanlar açısından TBMM’ye gelip, yasa görüşülürken orada olmak soruları yanıtlamak gibi çok temel görevleri keyfekeder bir hale getiriyor. Bakanlar kendileri arzu ederse geliyorlar. Etmezlerse gelmiyorlar. Bu da TBMM’de hesap verebilirlik dediğimiz fonksiyonu etkiliyor. Yine öyle oldu.
Vergi paketi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken muhalefet milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in salonda olmayışını yoğun olarak eleştirdi. Ancak eleştirdikleriyle kaldılar. Zira hiçbir sonuç alınamadı. Şimşek’in muhtemelen daha önemli programları vardı.
Kanun teklifi, ilk imza sahibi Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün Komisyon’a sunuşuyla görüşülmeye başlandı. İçeriği vergi olan bir kanun teklifinin ilk imzacısı olan bir milletvekilinin vergi yükümlülüklerini yerine getirmediği iddia edilirse ne olur? Hiç. Dünya mı yıkılır? Ne münasebet.
Ök’ün şirketinin de kendisi ve ailesine ait şirketlerin vergi yükümlülüklerini yerine getirmediği Uğur Zengin imzasıyla Evrensel’e yer aldı. Ama tabii ki bir şey olmayacak.
Ne bu paketin “mutfaktaki” sorumlu bakanı olarak Meclis’e gitmemenin bir yaptırımı, karşılığı var ne de ilk imzacı vekilin şirketlerinin vergi yükümlülüğünü yerine getirmeyişinin bir önemi çünkü.
Oksimoron kavramı dahi yetersiz kalıyor.
* * *
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin notunu yükseltmişken, bu tür küçük detaylar için keyif kaçırmaya değmez. Şimşek bir yandan Moody’sin not arttırımının ne kadar iyi bir şey olduğu mesajlarını yayarken, diğer yandan da swap stokunun 64,5 milyar dolardan 144 milyon dolara gerilediğini duyurdu. Ama tabii yine gizli öznelerle dolu mesajlardı bunlar. Finansal piyasalarda normalleşme sürüyormuş. Peki anormal durumu kim yaratmıştı, belli değil. Swap stokunu kimin arttırdığının belli olmayışı gibi. Kararlılıkla uygulanan program sayesinde riskler azalıyormuş. Peki bu riskler, kimin yönetiminde kimlerin talimatıyla oluştu? Bu da belli değil.
Ama sorun yok.
Kredi notu artışının, vatandaşın sofrasına nasıl yansıyacağını, kredi artışının gelir dağılımını nasıl düzelteceğini soran olamayacak. Evet yazarak sorabileceğiz. Ama bu temel soruları, bırakın gazetecileri, TBMM çatısı altındaki milletvekillerinin bile Bakan Şimşek’e sorabileceği koşullar yok artık.
Nasıl olsa Şimşek, sosyal medya profiline sabitlediği uzun mesajda kendince bütün meramını anlatıp, hesap verilebilirliğin bütün gereklerini dışarıda bıraktığını düşünüyor:
Şimşek’in profiline sabitlediği tweet
“Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Bizim derdimiz memlekete hizmet, gündemimiz yoğun. Bu zor coğrafyada ülkemizin sorunlarını çözmek, potansiyelini ve performansını artırmak için yapacak çok işimiz var. Enflasyonu düşürmek, cari açığı azaltmak, bütçe disiplini tesis etmek ve yapısal sorunları çözmek konusunda kararlıyız. Cumhurbaşkanımızın başından beri tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. Programımız hedeflerine ulaştığında, vatandaşlarımızın refahı da kalıcı olarak artacaktır. Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız.”
Bu tweet nisan ayından beri Hazine ve Maliye Bakanı’nın profilinde en üstte duruyor. “Program hedeflere ulaştığında vatandaşların refahı kalıcı olarak artacak” diye arada teselli kabilinden bir cümle var neyse ki. Ama güzel Türkçemizde “dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar” diye de bir söz var.
Milyonların halini gayet özlü anlatsa da meselenin bu kısmı, ne Moody’s’in umurunda ne de TÜİK’in. Yabancı sermayenin menfaatlerini, toplumun menfaati gibi gösterme illüzyonu sürsün ki ücretlerin baskılanmasına bahane edilebilsin.
Varsın kurbağaların gözü patlasın.
Yükselen notların getirdiği aferinlerle kurulan sahte şenliğe devam.