“Çok kötü vergi”nin sorumlusu kim? – Çiğdem Toker (T24)
Enflasyon kararlılığını yeniden vurgulayıp ilk rahatlamanın 2025'te görüleceğini tekrarlıyor Şimşek. Kendisinin milyonların yaşadığı güçlükleri, emeklinin bir kilo meyve alamaz hale gelişini anlayabildiğini sanmıyorum
Çalışan bütün kesimlerin merakla bekleyip hayal kırıklığına uğradığı haziran enflasyon oranı, görevini tamamlayarak geride kaldı. Sırf temmuzdaki maaş artışlarına yansımasın diye kamu etkili zamların ertelendiği haziran enflasyonu, 1,64 olarak açıklanmıştı.
Böylece hızla yoksullaşan çalışanlara, emekliye insanca bir artış sağlama “tehlike”si, inandırıcılıktan uzak bir oranla savuşturuldu.
Temmuz enflasyonu geldi. Ve, aa bir de ne görelim… Aylık enflasyon yüzde 3,23 çıkmamış mı?
Hep birlikte inandık.
* * *
Takip edenler biliyor. Aylık enflasyon verileri açıklanınca, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, beklendiği üzere değerlendirme ve yorum yapıyor. Şimşek bu defa da iktidarın propaganda yayın organı “A Haber-A Para” programına çıktı.
Göründüğü kadarıyla Bakan Şimşek, yine “dışarıdan” bakan biri gibi, yine IMF komiseri tarzında ve yine bu enflasyona kendileri değil de 22 sene önceki koalisyon hükümeti yol açmış gibi konuşmuş.
Şimşek, mali literatüre yabancı olmayanların iyi bildiği ve hiç ilginç olmayan bir cümle kurarak, “Enflasyonu çok kötü bir vergi olarak görüyoruz” demiş. Ve eklemiş:
“Özellikle sabit gelirliler açısından gelir dağılımını bozan makro ekonomik sorun olarak görüyoruz, bizim programımızın özü dezenflasyon, kalıcı şekilde tek haneye düşürmek.”
Enflasyon kararlılığını yeniden vurgulayıp ilk rahatlamanın 2025’te görüleceğini tekrarlıyor Şimşek. Kendisinin milyonların yaşadığı güçlükleri, emeklinin bir kilo meyve alamaz hale gelişini anlayabildiğini sanmıyorum.
* * *
2001 krizini gazeteci olarak izleyenler hatırlayacaktır. IMF ile imzalanan stand-by anlaşmasının bir gereği olarak, IMF heyetleri, Türkiye’ye yıl içinde dört ayrı çeyrekte “gözden geçirme” ziyaretlerinde bulunur, kamu ve özel sektör kurum ve temsilcileriyle görüşür, ardından “stand-by kapsamında, Türkiye’ye kullandırılan 21 milyar dolarlık kredinin, o çeyrek dilimine düşen “ev ödevleri”ni bir mektup şeklinde bırakıp giderlerdi.
“Review” yani gözden geçirmek adı verilen bu ara mektuplarda kullanılan dil ve anlatım, Bakan Şimşek’in bugün kullandığı tespitlerle ve yapılması gereken önermelerle dolu dile çok benzerdi. Dışarıdan ve yukarıdan bakan, steril bir üslup. Onlar da suçlayıcı, itham edici bir dil kullanmamaya çok özen gösterirdi. Çünkü ayarları bozulmuş ve “imdat” çığlığı üzerine “çözüm” için geldikleri ülkemizde, kamuoyuna karşı, iktidar ile ilişki sınırlarının çok net çizilmesi gerektiğinin farkındaydılar.
O dönemki IMF yetkililerinin çoğunun, Türkiye’deki görevlerini tamamladıktan sonra kurum içinde genellikle yükseldiler. Daha iyi pozisyonlarda görev yaptılar.
Dolayısıyla Şimşek’in “çok kötü bir vergi” diye nitelediği enflasyon, sanki kendiliğinden ya da sanki sadece dış faktörlerin etkisiyle tırmanmış ve halkın hayat kalitesini yerlerde süründürür hale gelmiş gibi konuşmasına şaşırmamak gerekiyor.
Aslında sorun şaşırmak değil; günleri yoksunluk ve darlık içinde geçen milyonlarla vatandaş için, rahatlama randevusunu 2025’e bu kadar rahat verebilmesi.
DNA’daki bütçe disiplinine bakalım
Hâlâ sabırdan söz etmesi… Bir de bütçe disiplini hakkında “artık DNA’mızda var” sözüne ne demeli bilmiyorum. Öyle bir bütçe disiplini ki bu, her ne hikmetse, bir türlü Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modelli, yap-işlet-devret usullü projeler için yapılan ödemeler, bu şahane disiplin denklemine dahil olamıyor. Önümüzdeki hafta sonunda, (Adana Şakirpaşa Havalimanı kapatılıyor) tamamlanması yıllardır yılan hikâyesine dönen Çukurova Havalimanı açılacak.
Dört yıl önce Bakanlığı açtığı Yap İşlet Devret yöntemiyle ihaleyi üstlenmiş olan KVZ Havalimanları ile imzalanmış bir Uygulama Sözleşmesi söz konusu. Ancak, Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, bu havalimanı için işletici firmadan kamuya yapılacak kira ödeme tutarlarını açıklamasına karşın, şirkete yolcu başına kaç Euro ya da kaç dolar (havalimanlarında daima Euro oluyor) garanti verildiğini açıklamıyor.
Hâl böyle olunca, Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in bahsettiği DNA’lara sızmış bütçe disiplininin, öyle de çok da DNA’lara falan sızmadığı ortaya çıkıyor.
Proje yapılmasın diye ödenen kamulaştırma bedeliyle (Çukurova Havalimanında verimli tarım alanları böyle heba oldu) garanti ödemeleriyle, kur artışını garanti ödemelerine, dolayısıyla bütçedeki “yük”e etkisiyle, hepsi gizli tutulan Yap İşlet Devret uygulama sözleşmelerinin kamuya gerçek maliyetini açıklamadan, bütçe disiplininden söz etmek inandırıcı değildir.