Emeğin Nabzı

İşsizlik oranı işine gelmeyince – Çiğdem Toker (T24)

Ekonomiyi yönetenlerin algıladığı zaman ve takvim ile açlık çeken milyonların, emeklinin güvencesiz geleceksiz bir hayata mahkum edilen gençlerin zaman algısı asla aynı değildir. İki zaman algısı arasındaki fark ise nasıl yönetildiğimizin adıdır

Şu an çalışabilecek durumdaki her 3 kişiden biri işsiz.

Kaynak TÜİK:

Haziran ayında dar tanımlı işsizlik 0,7 puan, geniş tanımlı işsizlik oranı ise 3,8 puan arttı.

Son verilerle dar tanımlı işsizlik, yüzde 9,2’ye, geniş tanımlı işsizlik 29,2’ye yükseldi.

Göreve getirilme kararına alkış tutanlar, aynı hissiyatta mıdır bilinmez ama bunlar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı/uygulattığı “rasyonel” ekonomi politikasının kaçınılmaz sonuçları.

Başka bir anlatımla, maaş ve ücret artışlarının enflasyona yol açtığı, bu nedenle baskılanması gerektiği, emekliyi 12 bin 500 TL’ye mahkûm eden, asgari ücreti ortalama ücret haline getiren yaklaşımın yani.

TÜİK’in Hane Halkı İşgücü Araştırması’nın haziran sonuçlarının çizdiği tabloya göz atalım:

  • Haziranda çalışma çağındaki nüfus mayısa göre 36 bin kişi artmış. 65 milyon 906 bine yükselmiş.
  • Haziranda işgücündeki nüfus ise 107 bin kişi azalmış. 35 milyon 827 bine düşmüş.
  • Haziranda işinden olan her üç kişiden ikisi kadın.
  • Genç nüfusta işsizlik oranı mayısa göre 1,7 puan artmış.
  • İş bulma ümidini kaybetmiş ama iş bulsa çalışacak potansiyel işgücü verisi çok çarpıcı: Bu durumdaki kişi sayısı 769 bin kişi artmış. 4 milyon 753 bin kişiye ulaşmış.

İşsizliğin öteki adı “olumsuz etki”

Her ayın belirli günlerinde belirli makro ekonomik veriler açıklanır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bu göstergelerle ilgili her veri duyurusunda sosyal medya hesabından açıklama yapar. Haziran 2023’ten bu yana bu görevi sürdüren Şimşek’in açıklamaları, dili, tonu ve seçtiği kavramlar genellikle yurtdışı muhataplara yöneliktir.

TÜİK’in son işsizlik verilerinin ardından açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in değerlendirmesi bu defa, tabiri caizse geçiştiren ve meselenin vahametinin önemini azaltan bir tondaydı.

Bugüne dek görülmüş en yüksek işsizlik oranı karşısında, Bakan Şimşek’in yaptığı yorum şu:

“Programımızın dengelenme ve dezenflasyondaki olumlu sonuçlarının yanı sıra işgücü piyasasındaki kısa vadeli olumsuz etkilerini görüyoruz. İşsizlik oranı haziranda yüzde 9,2’ye yükseldi ancak bu yıl OVP’den daha düşük ve tek haneli işsizlik oranı öngörüyoruz.”

Şimşek için işsizlik “olumsuz bir etki.” O kadar. Enflasyonla mücadele ederken ortaya çıkabilecek. Ama ne mutlu bize ki “kısa vadeli”ymiş.

Gerçekten de mutlu olmayı bir bilsek, bu “kısa vadeli olumsuz bir etki” olan şirin işsizlik ile teselli bulabiliriz. Gelin görün ki detaylar bu teselliye mâni.

Zaman ve takvim algıları aynı olmayınca

Ekonomiyi yönetenlerin vade anlayışlarıyla, yoksulluğa mahkum edilen, satın alma gücü bile isteye düşürülen toplumun vade anlayışının aynı olmasına imkan ve ihtimal yok.

Temel gıda ihtiyaçlarını karşılamayan, günden güne düşen satın alma gücüyle alabildiklerinde ise paketi küçülmüş, miktarı azalmış, ambalajı inceltilip bozulmuş ürünlere mahkum edilen milyonlarca insanın bir günü ile Şimşek’in bir günü, yoksullaştırılan halk ile Şimşek’in zaman algısı aynı olabilir mi hiç?

Her gün daha yüksek fiyat ödemek zorunda kalan, temel gıda gereksinimlerini karşılayamayan insanların bir günü ile Şimşek’in bir günü ve zaman algısının aynı olmasına imkan ve ihtimal yok.

Tam da bu nedenle Hazine ve Maliye Bakanı’nın, sanki bir teselli cümlesi kurar gibi sosyal medya hesabına yazdığı “Bu yıl OVP’den daha düşük ve tek haneli işsizlik oranı öngörüyoruz” ifadesinin temel giderlerini karşılayamayan, insanca yaşamayan milyonlar için anlamı sadece alay edilme duygusu.

Tıpkı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, yabancı yatırımları kastederek “Yeni müjdeler bekliyoruz” cümlesinin karşılığının bulunmayışı gibi.

Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen ve başkanlık ettiği ”Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu Toplantısı”nda yaptı bu açıklamayı.

Yılmaz’ın açıklamasından, işsizlik sorununun, uluslararası firmaların hamiyetine kaldığını anlayabiliyoruz. Nasrettin Hoca’nın, kapısına dayanan alacaklısına, vade olarak, tellere takılan koyun yününü satarak para kazanacağı günü vermesinden pek bir farkı yok.

Ama yarın bakanlık görevini bıraktıklarında, bütçe üzerinden kollanan sermaye şirketlerinde, gelirlerini üçe beşe katlayacak görevleri hazır olan ekonomiyi yönetenler için böyle bir dert de yok.

Niye olsun diyebilirsiniz ama lütfen hatırda tutalım:

Ekonomiyi yönetenlerin algıladığı zaman ve takvim ile açlık çeken milyonların, emeklinin güvencesiz geleceksiz bir hayata mahkum edilen gençlerin zaman algısı asla aynı değildir.

İki zaman algısı arasındaki fark ise nasıl yönetildiğimizin adıdır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu