Darbelerin Karanlığından Emek, Demokrasi ve Barış Mücadelesiyle Çıkacağız!
12 Eylül 1980’de, beş generalden oluşan askeri cunta yönetimi ele geçirerek Türkiye Büyük Millet Meclisini lağvetti. Askeri darbe ile beraber mevcut hükümet görevden alınırken, 1961 Anayasası da yürürlükten kaldırıldı. Resmi kayıtlara göre 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 2 milyona yakın kişi fişlendi, yüzlerce kişiye ölüm cezası verildi ve 50 kişi idam edildi. Büyük insanlık suçlarının işlendiği darbe ile beraber basın-yayın, örgütlenme ve toplanma özgürlükleri bütünüyle kısıtlandı.
12 Eylül askeri darbesinin ardındaki asıl amaç, yıllarca sermaye yanlısı iktidarlarca krize sokulmuş olan Türkiye ekonomisinin, emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeni bir sermaye birikimi stratejisi altında küresel kapitalizme eklemlenmesini sağlamak ve bu kriz döneminde giderek güçlenen Türkiye işçi sınıfının sınıfsal ve siyasal örgütlenmesini yok etmekti. Bu çerçevede, IMF ve Dünya Bankası eliyle “borçlandırma yoluyla neoliberal reform (!) dayatmaları” biçiminde gerçekleştirilmesi planlanan yapısal uyum politikalarının başında özelleştirmeler, kamu harcamalarının kısılması, ücretlerin düşürülmesi gibi emekçileri koruyan yasal düzenlemelerin gevşetilmesi geliyordu. Türkiye’de bu politikaların ayak sesleri, darbeden hemen önce 24 Ocak 1980 Kararları ile duyuldu; ancak başta sendikal hareket olmak üzere giderek güçlenen demokratik muhalefet, neoliberal politikaların uygulanmasının önünde engel teşkil ediyordu. Bu noktada, Türkiye’yi uluslararası vahşi kapitalizme açık bir pazar haline getirmek isteyenlerin planı, ülkeyi ekonomik, politik, kültürel ve toplumsal boyutlarıyla dönüştürecek olan 12 Eylül askeri darbesi ile hayata geçirildi.
Darbe sonrası yaşanan askeri diktatörlük sürecinde, sendikal mücadeleye karşı baskı ve engellemeler de doruğa ulaştı. Sendikaların kapatıldığı, grevlerin yasaklandığı, sendika yöneticileri ve işçi temsilcilerinin tutuklandığı, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin ertelendiği bu dönemde; başta kıdem tazminatı hakkı olmak üzere işçilerin kazanılmış hakları da gasp edildi. Tüm bunlar, darbe yoluyla işçi sınıfı karşısında sermayenin egemenliğinin yeniden ve daha güçlü tesis edilmesi amacına hizmet ediyordu.
Toplumun bütünüyle bastırıldığı bir ortamda, askeri diktatörlük koşullarında kabul ettirilen 1982 Anayasası ile beraberinde getirdiği neoliberal faşizan otoriter rejimin etkileri, darbenin üzerinden geçen 44 yıl sonra da etkilerini göstermeye devam ediyor.
Tez-Koop-İş Sendikası olarak, siyasal partilerin, demokratik toplum örgütlerinin ve tüm sendikaların otoriter rejimler karşısında insan haklarını, demokrasiyi, adil, eşit ve özgür bir toplumu, barışın hüküm sürdüğü bir dünyayı daha güçlü savunmaları gerektiğini vurguluyoruz.
Tarihimizin en utanç verici tablosunu yaratan 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıldönümünde sesimizi ısrarla ve inatla yükseltiyoruz:
Darbelerin Karanlığından Emek, Demokrasi ve Barış Mücadelesiyle Çıkacağız!
Tez-Koop-İş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu