AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm – Adnan Gümüş (Evrensel)
MEB’in maharetleri say say bitmiyor, her gün bunlara yenisini ekliyor. En zoru cehaleti ve sömürüyü sürdürmek olsa gerek, maharetine paha biçilmez MEB, cemaat ve esnaflar buna artık diplomalı çözümler üretiyor.
AKP döneminde, hele de 2010’lardan bu yana MEB işi gücü bıraktı iki konuya odaklanmış bulunuyor: Din-imam hatip, ucuz işçi-mesleki teknik okullar/çıraklık MESEM’ler. İmam hatipler o kadar yaygınlaştırıldı ki artık bu alan tüm sınırları zaten aşmış, dahası tüm okullar zaten zorunlu ve zorunlu seçmeli din dersleriyle medreseye dönüştürülmüş bulunuyor. MESEM’ler ve meslek teknik okullarının tümden çıraklığa dönüştürülmesi son 2-3 yıldır çok daha öne çıkmış gibi. Her gün ya zaten uygulamaya geçirilmiş ya da tez zamanda uygulamaya geçirileceği duyurulan berbere, yağcıya, mobilyacıya, inşaatçıya, tekstilciye… bilumum esnaf sanatkara ucuz emek gücü nasıl sağlanır projesiyle yatıp kalkıyoruz. İşletmelerin devlet teşvikli meslek okulu açması zaten vardı, hatta mevcut okulların yönetiminin esnafa devri de zaten vardı, MESEM konusu zaten var, meslek ortaokulları açılmasını bir süre önce duymuştuk, son duyduklarımız arasında iş yerinde sınıf açılmasına, çocukların 3 gün dükkanda/fabrikada yatmasına kadar iş vardı. Hatta Antalya İl Müftülüğü, 2 bin 500 sanayi işletmecisinin çırak sorununa çözüm için camilerde vakit namazları öncesinde cemaate çıraklığın avantajlarını anlatacakmış.
Artık okula da öğretmene de gerek yok, küçük sanayilerde, özel fabrikalarda çalışacak, hatta yatıp kalkacak, yurda bile ihtiyaç yok.
Öğrenci için öğretmene, okula, yurda ihtiyaç kalmayınca MEB de çok rahat edecek, bütün mesele şu öğrenciler, onları sanayiye ve camiye gönderdiğimizde, dükkanda ve tarikatta yatıp kalktığında artık sorun kalmayacak, mesele para ise parasını devlet, mesele diploma ise o diplomayı MEB veriyor zaten, cemaatlere ve işverenlere sömürmek, semirmekten, nemasını toplamaktan başka bir şey kalmıyor, diplomanın da sahtesine bile gerek yok, kanun gibi resmi diploma.
“Meslek lisesi memleket meseli” yeni değil, Türkiye’nin iktisadi ve sınıfsal yapısına dair, Türkiye’nin ekonomipolitiğine dair maalesef. Burada sorulması gereken bazı temel sorular var: Türkiye ucuz ve niteliksiz iş gücüyle kalkınır mı, bu çok sakat bir bakış, dahası işin bir de ahilik fütüvvet cehalet boyutu var. Cehalet ve insan sömürüsü istendik tercih edilen bir durum mu? Cehalet nasıl istendik hale getiriliyor, cehalet nasıl üretiliyor?
Eskiden okul diploması ucuz işçilikten ve cehaletten az biraz da olsa kurtulma göstereniydi. Şimdi diplomalı ucuz işçilik ve diplomalı cahiliye dönemine doğru evriliyoruz. Bu nasıl oluyor, cehalet nasıl diplomalı hale, nasıl istendik hale getiriliyor; ucuz işçi, çırak, camide namaz kıldırabilecek vatandaş memlekette az mı da yamaklıkla çıraklıkla imam hatiple uğraşıyoruz? Dahası bunlar için diploma gerekiyor mu yoksa diplomayı kandırmaca/havuç olarak mı dağıtıyoruz?
SINIF MESELESİ: ÖZGÜR ÜST SINIFLAR TARİH BOYUNCA MESLEK EĞİTİMİ ALMADI, GENEL NİTELİKLİ EĞİTİM ALDI
Yazının icadı ve tarih devirlerinin başladığı günden bugüne eğitim toplumların küçük bir grubunu oluşturan “yönetici” ve “özgür sınıfların” konusu olmuştur, Antik Mısır’dan bu yana yönetici sınıfın etrafında küçük bir kalemiye/ilmiye/yazıcılar grubu da olmuştur ki, bunlar da yine istisnalar dışında özgür sınıflardandır. Eski/antik toplumlarda, özgür-köle diye ayrışan toplumlarda özgür sınıf dışında kalan diğer sınıfların örgün eğitim görecek “boş zamanı” hiç olmamıştır, özgür sınıf dışındakiler okula gidecekler zümresinden hiç sayılmamıştır.
Ticaret liseleri ticaretin yükselmeye başladığı 1200’lerden itibaren gelişmeye başlamıştır.
Asker yetiştirme ocakları hep vardır ancak bunlar yaygın olarak acemi ocaklarıdır, 1700’lü yıllara kadar asker yetiştiren meslek okulu olmamıştır, enderunlar da çok sınırlı ve farklı bir konsepttir.
Meslek liseleri 1775’lerden sonra Endüstri Devrimi’nin ürünü sayılır. Ancak hedef kitlesi hep alt sınıflar olmuştur.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi Endüstri Devrimi sonrası da nitelikli genel eğitim hep üst sınıflarla ve nüfusun çok küçük bir grubuyla sınırlı kalmıştır.
Kaldı ki amaç olarak çocuğun her tür beden-jimnastik-müzik-edebiyat-sanat-mantık-matematik-bilim-felsefe-entelektüel-moral gelişimine yönelik okul modeli tarih boyunca liseler/akademiler olmuştur.
GENEL ORTAÖĞRETİM OKULUNDAKİ ÖĞRENCİ ORANI YÜZDE 38
Türkiye’de genel ortaöğretim öğrencisi hiçbir zaman çağ nüfusunun yarısına erişemedi. Okullaşma oranları 1960’lara kadar yok denecek düzeydeydi, ortaöğretim ve yükseköğretim talebi 1970’lerden itibaren hızla arttı. Genel kitlesel ortaöğretim 2000’li yılların olgusudur.
En son geçtiğimiz yılın ortaöğretim öğrenci sayısına ve bunun içinde genel liseye giden oranına bakarsak sayı ve oranlar şu şekildedir.
Öğrenci Sayısı | Okullu Öğrenci İçindeki Yüzdesi | Toplam Öğrenci İçindeki Yüzdesi | |
Anadolu Lisesi | 2.185.754 | 45,73 | 32,19 |
Fen, Sosyal, Güzel Sanatlar, Spor Liseleri | 412.580 | 8,63 | 6,08 |
Genel Ortaöğretim Okulu Öğrenci Sayısı | 2.598.334 | 54,36 | 38,27 |
MTAL | 1.701.383 | 35,59 | 25,06 |
İmam Hatip | 480.484 | 10,05 | 7,08 |
Açıköğretim (AL, MAL, AİHL) | 2.009.480 | 29,60 | |
TOPLAM Öğrenci | 6.789.681 | 100,00 |
Yani 2022/2023 Ortaöğretimde
- Toplam Öğrenci Sayısı: 6 milyon 789 bin 681
- Okullu genel ortaöğretimde (açıköğretim hariç) öğrenci sayısı 2 milyon 598 bin 334
- Okullu örgün genel ortaöğretim öğrenci oranı yüzde 38.27.
Bu yüzde 38’in içinde devamsız ve okul terkleri de var. Yani genel lise öğrenci oranı yüzde 25’ler düzeyinde sayılır.
Bu durum yeni değil, Türkiye ortaöğretim çağ nüfusunun genel akademik ortaöğretim okulundaki oranı hep sınırlı düzeyde kaldı.
AKP’NİN BAŞARI GÖSTERGESİ: MESLEKİ TEKNİK ÖĞRENCİ SAYISI OECD ORTALAMASINDAN, HATTA ALMANYA’DAN BİLE DAHA YÜKSEK
Ekim 2016’da Milli Eğitim Bakanlığının Antalya’da gerçekleştirdiği “eğitimden üretime sektörle işbirliğine” temalı 2. Eğitim Kongresine Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, General Elektrik Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Canan Özsoy, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, siyasiler, gazeteciler, iş ve eğitim dünyasından önemli isimler katılıyor. Hem bilgi hem beceri bakımından sıkıntılı olan salt yoksul alt sınıf çocuklarından oluşmasına rağmen AKP etrafındaki işçi sendikaları, dahası Eğitim-Bir-Sen bile mesleki eğitimin ortaöğretim düzeyinde yaygınlaştırılmasında AKP döneminde çok yol alındığını, dahası daha da yaygınlaştırılmasını savunuyor.
Eğitim-Bir-Sen tarafından hazırlanan eğitime bakış raporundan bahseden Memur-Sen Başkanı Yalçın: “Mesleki ve teknik eğitim noktasında, nicelik verilerinde OECD ülkelerinin birçoğunun ve OECD ortalamasının üzerinde bir sıraya yerleştik.” “15-19 yaş grubundaki mesleki eğitim alan genç oranımız, Almanya gibi sanayi devlerinin bile önünde görünmektedir. Yani, mesleki ve teknik eğitim kurumlarımızdaki öğrenci sayısında da bu öğrencilerin toplam orta öğrenci sayısındaki payında da büyük bir artış var. Ortaöğretimde öğrencilerin yüzde 47’si mesleki ve teknik öğretim kurumlarına devam ediyor.” “AK Parti hükümetleri ve Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın hakkını teslim etmek gerekir. Çünkü başta katsayı olmak üzere meslek liselerinin önündeki bütün engeller bu dönemde kaldırıldı ve meslek liseleri için büyük bir yatırım yapıldı.”
Diğer katılımcılarla birlikte Memur-Sen de bunu büyük bir başarı olarak alkışlıyor, meslek liselerinin özendirilmesini talep ediyor.
Peki, bu bir başarı mı, neyin başarısı. Bunun için işin nitelikli eğitim kısmına bakmak gerekiyor.
İMAM HATİPLER VE MESLEK OKULLARI LİSE OLMAKTAN ÇIKMIŞ, NİTELİKLİ EĞİTİMDE DÖKÜLÜYOR
Nitelikli eğitimde yüzde 5 civarında öğrenci var.
Elimizde tek doğru düzgün veri PISA. Daha önce PISA sonuçlarına değinmiştim. Yeniden hatırlarsak, PISA sonuçlarında 5.-6. seviyeyi oluşturan üst dilimde puan alabilen öğrenci oranları üç alan ortalamasında yüzde 3’leri hiç geçmedi.
PISA “Öğrencilerin temel konu alanlarındaki çeşitli durumlarda karşılaştıkları problemleri tanımlarken, yorumlarken ve çözerken; bilgi ve becerilerini kullanma, analiz etme, mantıksal çıkarımlar yapma ve etkili iletişim kurma yeterliklerini ifade eden yenilikçi bir okuryazarlık kavramı geliştirmiştir.” (s. 266).
Yüksek (5.-6. üst seviyelerden) fen okuryazarlığında “Bu öğrenciler, sahip oldukları bilimsel bilgi ile fen hakkındaki bilgilerini yaratıcı bir şekilde ve kendi başlarına, aşina olmadıkları durumlar da dahil olmak üzere çok çeşitli durumlara uygulayabilir.” (Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 4’ü).
Matematik okuryazarlığında 5.-6.düzey: “Bu düzeylerde öğrenciler karmaşık durumları matematiksel olarak modelleyebilir. Bu durumlarla başa çıkmak için uygun problem çözme stratejilerini seçebilir, karşılaştırabilir ve değerlendirebilir.” (Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 5.4’ü).
Okuma becerilerinde 5.-6.düzey: “Bu öğrenciler uzun metinleri anlayabilir, soyut veya mantık dışı kavramlarla başa çıkabilir ve bilginin içeriği veya kaynağıyla ilgili örtük ipuçlarına dayanarak gerçek ile görüş arasında ayrım yapabilir.” (Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 1.9’u).
Genel liseler gözden çıkarılmış, daha çok imam hatip ve mesleki teknik eğitim desteklemekle birlikte, PISA sonuçları, imam hatip ve mesleki teknik okulların başarı düzeyinin çok daha başarısız kaldığını açıkça gösteriyor.
Soru şu ki, daha iyisi dururken onu bozmaya çalışmak, daha başarısızını model yapmaya çalışmak nasıl bir zihniyete işaret ediyor acaba, hangi ekonomi politiğe karşılık geliyor?
BAĞNAZLIK VE SINIF DİPLOMASI: MÜTEŞARİK RANTİYE, AKP-MHP-HÜDA PAR ZİHNİ GERİLİĞİ VE EMEK SÖMÜRÜSÜNÜ DİPLOMAYA BAĞLIYOR
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. MÜTAŞERİK otoriterlik -müteahhit, taşeron, tarikat, şeriatçı… birbirini bulmuş, bir blok oluşturmuştur. Nüfus istismarı da ucuz emek de halkın cahil kalmasından geçiyor.
Ancak cehaletin de pazarlanması, istendik hale taşınması, halkın rızasının üretilmesi lazım.
Yönetici sınıfların araçsal aklı o hadde vardı ki, diplomayı bile cehalete rıza üretimine dönüştürdü. Sadece imam hatip veya mesleki teknik okullarda değil artık çıraklık okulunda bile ortaöğretim (lise mezuniyeti) diploması veriliyor. AKP ve mütaşerik yarı burjuvazi DİPLOMA dağıtıyor.
Böylece bir yandan diploma değerini kaybederken diğer yandan geniş bir rıza üretimi de yaratılarak diplomalı cehalet yaygınlaştırılıyor.
AKP ve MÜTAŞERİK Otoriterlik öyle bir şey yaptı ki, okulun bile içini boşaltarak, diplomayı bile cehaleti sürdürmeye, dahası iktidara boyun eğme, körleşme, kulluk ve sömürü aracına dönüştürdü.
Eskiden diplomasız-diplomalı en azından bir miktar entelektüel eşik noktasını gösterirdi, diploma az çok bir entelektüel düzeyi gösterirdi, şimdi diploma herkese dağıtılıyor ancak diplomanın türü öğrencinin cehalet ve sınıf gösterenine dönüşmüş bulunuyor.
NİTELİKLİ BİLGİ, BECERİ VE OKULLAR HÂLÂ ÖZGÜR ÜST SINIFLARA AİT
Yakın zamana kadar çok sınırlı kalsa da okullar nitelikli eğitim anlamına geliyordu ve özgür sınıflara aitti. Giderek kitleselleşti, ancak toplumsal çelişkiler de okullara taşınmış bulunuyor.
İmam hatipler de mesleki teknik okullar da MESEM’ler de ülkenin birbirinden ayrılmaz hem cehalet meselesi hem sınıf meselesidir. Nitelikli eğitim ve okullar hâlâ ancak orta üst sınıflara aittir.
Herkese nitelikli okul hakkı bu ülke ve dünya için kritik önemdedir.
Herkes için nitelikli okul sağlanması eşitlik ve adalet meselesidir. Anne babaların kökeni, eğitim düzeyi ve varlık düzeyi en önemli üç eğitim göstergesi olmaya devam ediyor: Ne kadar yüksekse çocukları da o kadar nitelikli eğitim alıyor, ne kadar düşükse çocukları da o kadar geride kalıyor.
O halde, hem genel cehaleti ve toplumsal eşitsizlikleri hem de okulun bağnazlık ve eşitsizlik üretmesini aşmalıyız.