Demokratik Hak ve Özgürlükler İçin; İnsan Onuruna Yaraşır Yaşama ve Çalışma Koşulları İçin; 1 Mayıs’ta Birlikte…
Değerli üyelerimiz,
Dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs, tüm dünyada yıllardır kutlanıyor; her türlü baskıya, engellemeye ve zorbalığa karşın…
Dili, dini, ırkı, etnik ve ulusal kökeni, cinsiyeti, yaşı, yönelimleri, siyasal ve sosyal düşüncesi ne olursa olsun; her kıtada ve ülkeden milyarlarca insan 1 Mayıslarda sokaklara, alanlara çıkıyor; yürüyüşler düzenliyor, daha iyi bir yaşam, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya özlemiyle haklarını ve istemlerini dile getiriyor.
1 Mayıslarda milyarlarca insanı kavrayan, seslere, yazılara dönüşen duyarlılıklar ve istemler hep aynıdır: Barış, demokrasi, özgürlük, insan hakları, eşitlik, adalet; sömürünün-baskının-şiddetin ve nefretin olmadığı bir dünya; işin, ekmeğin, güvencenin ve onurun yan yana durduğu ve birbirlerini güçlendirdiği; temiz ve kirletilmemiş bir gezegen…
Değerli üyelerimiz,
Dünyanın enerji hatlarının kesiştiği jeostratejik bir bölgesinde bulunan Türkiye, her geçen gün daha da karmaşıklaşan iç ve dış sorunlarla çevrelenmiş ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları giderek daha da artan bir ülke konumundadır.
Ve yine Türkiye, sorunların oluşum nedenlerini ortaya çıkartan ve çözümlenmesi için toplumsal dayanışmayı öngören bir ülke olması gerekirken; tam tersine bir doğrultuda ilerliyor. Bir yandan evrenselleşmiş demokratik ilkelerden ve değerlerden büyük bir kopuş yaşanırken diğer yandan kendi içine çöken, yalnızlaşan ve dışa kapanan bir ülke görüntüsü ortaya çıkıyor.
Ve dahası…
Son yıllarda siyasal kutuplaştırmaların bilinçli biçimde arttırılması; bunun kin ve nefret içeren ayrımcı, ayırıcı ve kışkırtıcı söylemler ile daha ileri noktalara ulaştırılması sonucu, tüm yurttaşların nefeslenmesini sağlayan yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkeleri çok önemli ölçüde zarar görmeye başlamış; bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükler kısıtlanmış, sınırlandırılmış ve birçok alanda neredeyse ortadan kaldırılmıştır.
Değerli üyelerimiz,
Türkiye’de işçilerin yaşadığı risk ve tehlikeler, genel ekonomik, toplumsal ve siyasal gelişmelere bağlı olarak son yıllarda sistematik biçimde artmıştır; her geçen gün yeni biçimler kazanarak artmaktadır.
Özellikle son dönemde sendikaların tepkilerine rağmen yasalaştırılan kiralık işçilik ve esnek çalışma düzenlemeleri kısa, orta ve uzun dönemde, daha başka emek karşıtı düzenlemelerin önüne açacak nitelikte birer saldırı niteliğindedir.
Son dönemde İş Mahkemeleri Yasası’nda yapılacak değişimle zorunlu arabuluculuk sisteminin getirilmek istenmesi ile ısrarla her işçinin iş güvencesi anlamına gelen ve bundan tam 81 yıl önce çıkartılan kıdem tazminatı hakkının, oluşturulacak yeni bir fon aracılığıyla elinden alınmak istenmesi ve yine kamu çalışanlarının sendikal hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya dönük, onları güvencesiz bırakacak yeni yasa tasarılarının ortaya çıkartılması bu duruma güncel somut kanıtlardır.
Değerli üyelerimiz,
Sendikal ve sosyal haklarla insan hakları arasında içiçe geçmiş doğrudan güçlü bağlar bulunmaktadır.
Demokrasi bu hakları geliştirir, korur ve garanti altında tutar.
Sendikasız bir demokrasi düşünülemez. Sendikanın olmadığı, haklarının sınırlandırıldığı veya yok sayıldığı bir siyasal sistem demokratik olamaz.
Sosyal haklar örgütlenme haklarıyla yaşam bulan ekonomik, siyasal ve sosyal özgürlüklerle desteklenmiyorsa, demokrasi yoktur. Sendikal haklar, sosyal haklardır; sosyal haklar insan haklarıdır. Demokrasinin olmadığı bir ülkede zorbalık vardır, faşizm vardır; kölelik vardır, kulluk vardır, barbarlık vardır, canavarlık vardır; kan vardır, şiddet vardır, korku vardır…
Sendikaları sendika yapan; emekçiyi özgür birey, özgür yurttaş yapan, onları onurlu ve erdemli kılan demokratik, sosyal ve laik hukuk devletidir.
Siyasal sistem katılımcı demokrasiye dayanıyorsa ve temsil ilkelerinden güç alıyorsa, emekçilerin hak ve özgürlüklerini, bugününü ve geleceğini güvence altına alabilir.
Tersini ya da karşıtını düşünmek emek haklarından, demokrasiden, insan haklarından ödün vermektir. Çünkü insanı insan yapan özgürlükleridir. Toplumları dayanışma içinde tutan demokrasidir, özgür, bağımsız ve tarafsızlaşmış hukuktur,
İnsanı insan yapan haklarıdır.
Haksızlıklara ses vermesidir; karşı durmasıdır.
Susmamasıdır. Direnç göstermesidir. Mücadele etmesidir.
Değerli üyelerimiz,
Türkiye’nin emek ve demokrasi güçleri, her türlü baskıya, engellemelere karşı 1 Mayıs kutlamalarını alanlarda, istemlerini haykırarak kutlama kararlılığındadır. Bu kararlı tutum, daha iyi bir gelecek, daha iyi bir dünya özleminin doğal ve haklı bir sonucudur.
Tüm üyelerimizi sendikaların el ele vererek gerçekleştireceği 1 Mayıs kutlamalarına omuz vermeye, katılmaya çağırıyoruz.
Selam olsun dünya işçilerinin birlik ve dayanışma günü 1 Mayıs…
Çok yaşa emeğin aydınlık günü…
Çok yaşa Türkiye işçi sınıfı…
Haydi 1 Mayıs’a!…