Tez-Koop-İş Sayı: 80

Sendikal Haklar Kısıtlanamaz

Sendikalar devlete, siyasal iktidara, Partiye, işverene, makama ya da herhangi Bir otoriteye bağlanamaz. Sendikal hak ve özgürlükleri Baskı altında tutmak, Dolaylı ya da dolaysız ayrımcılık Yapmak insan haklarını tanımamaktır.

 width=

Sendikal hak ve özgürlüklerin tartışıldığı günleri yaşıyoruz.

Ülkemizdeki görece suskunluğa bakılmamalı. Bu suskunluk geniş zaman boyutunda düşünüldüğünde geçici bir suskunluk.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) düzeyinde olsun, Dünya Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) ve aralarında sendikamızın üye olduğu UNI Küresel Sendikal Birlik gibi uluslararası işkolu sendikaları, Türkiye’de demokratik hakların kısıtlanmasına, baskı altında tutulmasına ve gelecekte bunun daha da artacak olmasına kaygı ile bakıyor, tepki gösteriyor, gelişmelerin daha ileri boyutlara evrilmesine ürperti ile yaklaşıyor. Aynı biçimde ülkemizde temel insan hakları ve demokratik hak ve özgürlüklere yönelik çok büyük sorunlar yaşandığı, demokrasi ve insan hakları alanlarında etkinlik gösteren uluslararası kuruluşlar tarafından dile getiriliyor ve dünya kamuoyunun dikkatleri çekiliyor.

Bu olumsuz bir süreç. Demokratikleşme süreçleri başlatılmadığı, demokrasinin temel unsurlarını oluşturan güçlerayrılığı ilkelerinden uzaklaşıldığı, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığının oluşturulmadığı, toplu ve bireysel hakların sınırlandırılmak istendiği sürece bu durum değişmeyecek; tam tersine kötüleşecek, sertleşecek ve Türkiye tanınmaz bir ülke olmaya doğru hızla sürüklenecektir.

İşte bu nedenle içinde bulunulan süreç susulmaması gereken, tepki gösterilmesi gereken bir süreç…

Ve bu süreç, sorunlu bir oylama olarak siyasal tarihe geçen 16 Nisan 2017 referandumunda Anayasa’da değişiklik yapılması ve daha sonra 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesi ile daha da karmaşık duruma geldi. Sendikal hak ve özgürlükler için tehditler arttı, risk arttı ve tehlikeler çoğaldı.

Son olarak 15 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan “5 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” yle Devlet Denetleme Kurulu’na geniş yetkiler tanındı. “Kamu kurumu niteliğinde bulunan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya
yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme” yolu açıldı. Yine 5 Numaralı Kararname ile Devlet Denetleme Kurulu sendika, oda, meslek örgütü, vakıf ve derneklerde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme
yapabilecek ve ayrıca cumhurbaşkanı tarafından verilecek “diğer işleri” yapmakla yükümlü kılındı.

Bu Kararname ile getirilen düzenleme, öncelikle hukuk devleti ilkelerine tümüyle aykırı olduğu gibi Anayasa’ya, yürürlükteki yasalara ve Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün “Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87. Sayılı Sözleşmesi başta olmak üzere ILO sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın temel hükümlerine aykırıdır.

Birincisi, Anayasa’nın 104. maddesine göre kanunların açıkça düzenlediği konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz. Yine Anayasanın kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda da Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin düzenlenmesi olanaksızdır.

İkincisi, Anayasanın 51. maddesine göre sendika kurma hakkı ancak kanunla düzenlenebilir. Yürürlükte bulunan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu bu çerçevede çıkartılmıştır. 6356 sayılı Kanunda sendikaların hangi kurallarla ve nasıl denetleneceği açıkça
belirtilmiştir. Kanunun 29. Maddesine göre sendikaların denetimi sendikaların denetim kurulları ve yeminli mali müşavirler tarafından yapılır. Oysa Devlet Denetleme Kurulu’na yasayla verilmiş sendikal denetleme yetkisi yoktur ve olamaz.

Ve üçüncüsü Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlarda Anayasa’nın yürürlükte bulunan 90. Maddesine vurgu yapılarak devletin sendikal özgürlükler için negativ ve pozitif yükümlülükleri bulunduğu belirtilmektedir. Kararın gerekçesinde negativ yükümlülük, sendika hakkına devletin müdahalede bulunmaması olarak tanımlanmakta bunun yanında pozitif yükümlülük ise devletin özgürlükleri düzenleyici görevi bulunduğu vurgulanmakta ve üçüncü kişilerin ve özellikle işverenlerin çalışanların sendikaya üye olma ve sendikal faaliyette bulunma hakkını kullanmayı engelleyici davranışlarından kaçınması olarak değerlendirilmektedir.

Anayasa Mahkemesinin 2 Haziran 2011 tarihinde verdiği kararda ise (Esas Sayısı: 2009/50, Karar Sayısı 2011/89, R.G. Tarih-Sayı: 15.10.2011-28085) hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı ifade edilerek idarenin sendikalar üzerinde özellikle periyodik denetim ve bu denetim yetkisinden kaynaklanan idari yaptırımlar (müeyyideler) uygulamak yetkisi bulunmadığını değerlendirilmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların yanında Türkiye’nin 1992 yılında kabul ettiği Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 sayılı Sözleşmesi tartışmasız, hükümler getirmektedir. ILO’nun “87 Sayılı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşmesi”nin bu konudaki hükümleri aynen şöyledir:

“Madde 1- Bu Sözleşmenin yürürlükte bulunduğu Uluslararası Çalışma Örgütünün her üyesi aşağıdaki hükümleri yerine getirmeyi üstlenir.

Madde 2- Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.

Madde 3- Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler. -Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdırlar.

Madde 4- Çalışanların ve işverenlerin örgütleri yönetsel yoldan feshedilme veya faaliyetten menedilmeye tabi tutulamazlar.”

Burada devletin ve herhangi bir makamın sendikaları yargı kararları olmaksızın kapatamayacağı ve yine devletin sendikal özgürlüklerin koşullarını oluşturacak yükümlülüklerinin bulunduğudur.

Sendikal hak ve özgürlükler konusunda suskun kalındığı ve duyarlılıkların azaldığı bir süreç Türkiye’yi çok daha da kötü görünümlere sürükleyebilir.

İşte bu nedenle bir kez daha vurguluyoruz:

Sendikalar devlete, siyasal iktidara, Partiye, işverene, makama ya da herhangi Bir otoriteye bağlanamaz. Sendikal hak ve özgürlükleri Baskı altında tutmak, Dolaylı ya da dolaysız ayrımcılık Yapmak insan haklarını tanımamaktır.

 

Demokrasi: Yaşam Alanı

20. ve 21. yüzyılın en çok tartışılan kavramların başında hiç kuşku yok ki “demokrasi” kavramı gelmektedir.

İnsanlık ailesinin özellikle son 100 yıllık tarihinin siyasal demokrasi kavramı etrafından döndüğünü; bunun için büyük mücadelelerin gerçekleştirildiğini, çilelerin çekildiğini ve hatta yerel ve genel savaşların yapıldığını söylemek yanlış olmaz.

Günümüzde demokrasi kavramı artık daha açık ve tanımlanabilen bir kavram durumundadır.

Bir ülkede demokrasinin var olduğunun öncelikli birkaç temel ölçütü bulunmaktadır:

Birinci ölçüt, seçim ve temsil ilkesinin bulunmasıdır; ancak demokrasi oylama düzenin varlığına ya da çoğunlukçuluğa indirgenemez.

İkinci ölçüt, temel insan haklarının tam ve eksiksiz uygulanmasıdır.

Üçüncü ölçüt, hukukun üstünlüğü ilkesinin varlığı ve hukuk kurallarının, tüm yurttaşlar için eşit biçimde dolaylı ya da dolaysız ayrımcılık olmaksızın işletilmesidir.

Dördüncü ölçüt, tüm toplumsal sınıfların ekonomik ve siyasal örgütlenme ve temsil hakkına sahip olmasıdır.

Ancak günümüzde bu ölçütler yeterli değildir. Siyasal sistemin demokratik olması için o sistemi oluşturan tüm unsurların da demokratik olması gerekir. İşçiler ve onların örgütleri sendikalar için demokrasi bir varlık-yokluk sorunudur.

Demokrasi işçinin, özgürlük alanıdır, yaşam alanıdır; bugünüdür, geleceğidir. Demokratik olmayan baskıcı bir ülke, işçilere ve sendikalara hak-hukuk tanımaz, soluk aldırmaz.

Bunun için sendikalar, demokrasinin güvencesi olmayı zorunlu görürler. Çünkü onlar yaşam alanlarına özen gösterdikleri sürece gelişir, güçlenir ve haklarını koruyabilirler.




İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
×
Asgari Ücret