1 Mayıs Nasıl Doğdu?
Günümüzde tüm insanlığı saran ve günümüzde artık bir ortak değer olan Dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs nasıl doğdu?
Bundan yaklaşık 200 yıl önce, sanayileşmenin Avrupa ve Amerika’da yeni geliştiği dönemde üretim daha çok küçük atölyelerde gerçekleştiriliyordu. Modern sanayi yeni yeni kuruluyordu. Fabrikalarda ve madenlerde işçiler çok ağır koşullarda, gün doğumundan gün batımına ya da “karanlıktan-karanlığa” çalışıyordu. Ücretler son derece düşüktü ve çoğu fabrika veya madenlerin çevrelerinde kurulmuş olan barakalarda barınıyordu. İşçilerin önemli bölümü çocuk yaştaydı. Kadın işçilere dönük ayrımcılık ve çalışma koşulları tanımlanamaz ölçüde ağırdı. Sosyal güvenlik yoktu; işten çıkarılan işçiye tazminat ödenmiyordu; ölen işçinin eş ve çocuklarına hiçbir ödeme yapılmıyordu. Haftalık, yıllık izinden söz edilemiyordu. Şiddet uygulamaları, ücret alamama sıradanlaşmış gerçeklerdi.
Bu ağır koşullara karşı mücadele etmek üzere işçi örgütlenmeleri başladı.
1850 yılından itibaren ABD ve İngiltere’de kamu işyerlerinde geçerli olmak üzere günlük çalışma süresini 10 saate indiren yasalar kabul edildi. Ancak tüm işçiler 24 saat olan günün ancak 8 saatinde çalışmak, diğer saatlerde sosyal yaşama katılmak istiyorlardı.
1860’lı yıllarda ABD’de günlük çalışma süresini 8 saate indirmeyi amaçlayan örgütler kurulmaya başlandı. Bunun için işçi örgütleri yaratıldı ve somut istemlerin gerçekleştirilmesi için grevler, gösteriler yapıldı. Düşük ücrete ve uzun işgününe karşı sürdürülen bu mücadeleler, 1. Enternasyonal’in 1866 yılında toplanan kongresinde yasal çalışma süresinin 8 saat olması isteminin kabul edilmesiyle uluslararası bir boyut kazandı. Artık Avrupa, Avustralya ve Amerika başta olmak üzere tüm dünyada 8 saatlik işgünü mücadelesi boyutlanmaya başladı.
8 saatlik işgünü mücadelesi 1880’lerde daha genişledi. Ancak düzenlenen grevler ve gösteriler güvenlik güçleri tarafından zor kullanılarak bastırılmaya başlandı. 1884-1886 yılları arasında ABD’de, Japonya’da, Fransa’da, Rusya’da 8 saatlik işgünü talebiyle grevler yapıldı. Amerikan Kongresi kamu sektöründe 8 saatlik işgününü 1868’de benimsedi. Ancak bu uygulama özel sektör işyerleri için geçerli değildi.
1880’li yıllarda sekiz saatlik işgününün tüm işyerlerinde yaygınlaştırılması amacıyla Örgütlü Meslekler Federasyonu tarafından büyük gösteriler düzenlendi. Federasyon, 8 saatlik işgünü istemiyle 1 Mayıs 1886 günü ülke çapında grev ve gösteriler düzenleme kararı aldı ve 10’dan fazla kentte yaklaşık 350 bin işçinin katıldığı gösteriler yapıldı.
Şikago’daki 1 Mayıs gösterilerine ise 80 bin kişi katıldı ve hiçbir olay yaşanmadı.
2 Mayıs 1886 tarihli New York Times, 1 Mayıs 1886 gösterilerini “Batı işçisi yürüdü”, “Sekiz saat hareketi Şikago’da”, “Hiçbir şiddet girişimi olmadı” başlıklarıyla veriyordu. İşçiler, on saatlik ücretlerinde bir indirim olmaksızın sekiz saatlik işgünü istiyordu.
3 Mayıs 1886 günü ise yeni bir gelişme yaşandı. Şikago’da Kurulu İnternational McCormickHarvester fabrikasında 1886 şubatından beri süren grev, işveren tarafından grev kırıcıları kullanılarak dağıtılmak istendi. Grevci işçiler buna şiddetle tepki gösterdi. Bu sırada polis grevcilerin üzerine ateş etti ve 4 işçi öldü. Olayları protesto etmek amacıyla 4 Mayıs 1886 günü Şikago’da büyük bir protesto gösterisi gerçekleştirildi. Olaysız biçimde süren gösteri polis tarafından dağıtılmak istenirken “kimin tarafından atıldığı belirlenemeyen” bir bomba, polis şefinin ölmesine ve çok sayıda polisin yaralanmasına yol açtı. Bu sırada polisin göstericiler üzerine açtığı ateş sonucu yaklaşık 10 kişi öldü 50 kişi ise yaralandı.
Atılan bomba gerekçesiyle 8 sendikacı tutuklandı. Yapılan yargılamada tutuklanan sendikacıların polislere atılan bomba ile bağlantılı olduklarına ilişkin ne bir kanıt, ne de bir tanık bulunabildi. Ancak yaratılan işçi ve sendika düşmanı ortam nedeniyle mahkeme jürisi zanlıları suçlu kabul etti. Sekiz sendikacının yedisi idama mahkum edildi; beşinin cezaları onaylandı ikisinin cezaları müebbet hapse çevrildi. İdamı onaylananlardan Louis Lingg tutulduğu cezaevinde devlete göre intihar etti, sendikacılara göre ise öldürüldü. Diğer dört sendikacı George Engel, Adolph Fischer, Albert Parsons ve August Spies 11 Kasım 1887 tarihinde idam edildiler. İdamların üzerinden altı yıl sonra hapiste bulunan üç sendikacı eyalet valisi tarafından koşulsuz olarak affedildi. 4 Mayıs 1886 gösterisine ateş açma emrini veren polis şefleri görevi kötüye kullanmaktan 1889 yılında meslekten ihraç edildiler.
Şikago’da yaşanan bu olay işçilerin ve sendikacıların belleklerinden silinmedi. Amerikan işçi sınıfının ve işçi liderlerinin uğradığı bu haksızlık tüm dünyada nefretle karşılandı. Amerikan işçi sınıfı sekiz saatlik iş günü için başlattıkları mücadeleyi sürdürmeye ve asılan arkadaşlarının anısını yaşatmaya kararlıydı. 1888 Aralık ayında Saint Louis’de toplanan Amerikan Emek Federasyonu Genel Kurulunda sekiz saatlik işgünü hakkı elde edilinceye kadar her yıl ülke çapında gösterilere gidilmesine, bu gösterilerin ilkinin 1 Mayıs 1890 günü yapılmasına ve her yıl aynı gün yinelenmesine karar verildi. 1889 yılında Friderich Engels’in önderliğinde gerçekleştirilen 2. Enternasyonalin kuruluş kurultayı Paris Kongresi’nde bu doğrultuda bir karar alındı. Fransız Delegesi Lavigne’in önerisiyle, bütün dünya işçilerinin 1 Mayıs günü sekiz saatlik işgünü ve diğer işçi hakları için dünya çapında greve gitmeleri benimsendi. Oybirliğiyle kabul edilen metin şu satırları içeriyordu:
“Belirlenmiş olan tarihte, bütün ülkelerde ve bütün kentlerde, aynı zamanda uluslararası gösterilere gidilecek ve işçiler, sekiz saatlik iş gününün kabul edilmesi ve Paris Kongresinde alınan diğer kararların uygulanması için resmi makamları zorlayacaklardır.”
1891 yılında Brüksel’de toplanan Enternasyonal’in İkinci Kongresi 1 Mayıs gösterilerinin her yıl yinelenmesini bir kez daha vurguladı.
Sekiz saatlik iş günü için 1886 1 Mayıs’ında Amerikan işçi sınıfının vermiş olduğu daha sonraki yıllarda, işçi sınıfının sınıfsal ve siyasal uyanışı doğrultusunda, başkaldırının bir sembolü olarak tarihe geçti. İlerleyen yıllarda da sendikaların ve ilerici siyasal partilerin çabalarıyla birçok ülkede 1 Mayıs tatil günü olarak kabul edildi.
1919 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kuruluş kongresinde de 8 saatlik işgünü karara bağlandı.
Özellikle günümüzde tüm dünya ülkelerinde sendikaların öncülüğünü yaptığı kitlesel eylemlerde sendikalar, siyasal partiler, demokratik kuruluşlar ve örgütsel gruplar, kendi istem, dilek ve önerilerini dile getirirler.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde 1 Mayıslar artan bir coşku ve heyecan ile yıllardır kutlanmaya devam ediyor.
Ancak faşist, otokratik ve gerici siyasal güçlerin ya da akımların korkularından kurtulduklarını söyleyebilmek de olanaksızdır. Onlar 1 Mayıs’ların gücünü etkisiz kılmak, dağıtmak ve sindirmek için hiç de boş durmuyor.
Ne var ki tarihin akışını durdurmak olanaksız. Tarih eşitliğin ve özgürlüğün dünyasına ilerledi, ilerliyor, ilerleyecek.