Tez-Koop-İş Kadın Sayı 12

Titanik: Tanıdık Bir Gemi Hikayesi / Boğulmak Sınıfsal Mıdır?

Yazan: Öğr. Gör. Dr. Ayten Semerci, Yıldız Teknik Üniversitesi – YDYO, Modern Diller

Çocukluğumda anneannemin hikayeleriyle geçerdi uzun kış gecelerimiz. Etrafında topladığında torunlarını, Hansel Gratel’in yerine Hasan ve Zeliş olurdu masallarındaki kahramanların adları. Kimi gecelerse acıklı bir Balkan türküsü eşlik ederdi sobada yanan odunların sesine.. Uykuya direnirken göz kapaklarım anneanemin masallarındaki kötü kalpli adamların yaşadığı karanlık ormanda hayatta kalmayı başaran yetim çocukları, genç aşıkları ve partizanları hayal ederdim tavana yansıyan alevlerin gölgelerinde.. Sonraları kitapların kelimelerinde ve Lumiere kardeşlerin 1895’te icat ettiği sinematografın ‘düş sarayları’nda beslenmeye devam etti hayal gücüm. Gerçekten de beyaz perdenin büyülü dünyasında izlediğimiz hikayeler ve karakterlerle kurduğumuz ilişki, bize sunulan gerçekliğin arka sokaklarında neler olduğunu sorgulatacak ve içinde yaşadığımız dünyaya ve kendimize dair yeni anlamlar yaratmamızı sağlayacak kadar güçlüdür. Bir yılı aşkın bir süredir yani evlerimize kapandığımızdan bu tarafa, bir yandan yüzlerce film izlerken, diğer yandan da en büyük düş sarayında kesintisiz gösterilen ‘kendi’ filmimi çekiyorum/z.. Tek kişilik sessiz ve siyah beyaz.. Çünkü sinema ilhamını hayatın kendisinden alan bir sanat.. Bu kadar çok sinemadan söz etmemin bir sebebi var elbet.. Evet, sevgili okurlarım, arkanıza yaslanın ve son zamanlarda sıkça duyduğumuz “aynı gemideyiz” söyleminin çağrıştırdığı ikonik bir filmden yola çıkarak, içinde bulunduğumuz hakikati yeniden ziyaret edelim ve sorgulayalım beraberce.. Patlamış mısırlarınız hazırsa ışıklar sönsün ve perde açılsın..

Titanik denilince bir çoğumuzun aklına güzel oyuncu Kate Winsletle yakışıklı Leonardo Di Caprio’nun hüzünlü aşk hikayesi gelir. Filmin hafızalarımıza kazınan sahnesi ise yoksul genç delikanlı Jack’in geminin pruvasında zengin ve güzel sevgilisi Rose’un kollarında Atlantik sularına bakarak ‘ben bu dünyanın kralıyım’ diye haykırışıdır.  

Peki Titanik gerçekten de lüks bir gemide geçen zengin kız fakir oğlan romantik aşkının hikayesi midir sadece? Gelin romantizmi güvertede bırakıp, Titanik’in alt katlarında ve arka koridorlarında neler olup bittiğine yakından bakalım. Ama gemideki bu gezintimize başlamadan  Titanik’in inşa edildiği yıllara gidelim.. Belki tanıdık bir manzaraya rastlarız..

1900’ler.. Batı dünyasında birkaç yıl içinde milyonlarca insanın hayatına mal olacak bir savaşı da başlatacak, makineleşmede ne pahasına olursa olsun, hız ve büyüklük yarışı yaşanmakta..

Yer Belfast İrlanda.. Dev tersanelerde efsanevi transatlantik Titanik’in yapımı sürmekte.. Resmi kayıtlara göre bu üç yılda 8 tersane işçisi hayatını kaybeder. 28 ciddi kaza yaşanırken, 218 adet küçük! iş kazası meydana gelir. Hayatını kaybeden işçilerden yalnızca beşinin kimliği kayıtlara geçer. Kayıtlara geçmeyen bir başka şey de bir annenin hem oğlunu hem eşini kaybetmiş olduğudur. Ölen tersane işçilerinden birinin oğlunun da yine bir başka gemi inşası sırasında iş kazasında öldü/rüldü/ğü ortaya çıkar. Tuzla Tersanesinde taşeron işçi olarak çalışan İsmail Koyuncu Titanik gösterime girdiğinde sadece 2 yaşındadır. Ve 26 yaşına geldiğinde kendisinden 110 yıl önce Belfast Tersanesinde 7 metre yüksekten düşerek ölen Sam Scottla aynı kaderi paylaşacağını bilmeden izlemiştir muhtemelen bu trajik filmi..   Ama ölümler ne inşaatları durdurur ne Titanik’i..

Tarihler 10 Nisan 1912’yi gösterirken döneminin en hızlı, en büyük, en ileri teknolojisine sahip dev gemi yaklaşık 2200 yolcusu ve mürettebatıyla yeni dünyaya doğru yola çıkar.   Titanik yalnızca en’leri temsil etmekle kalmaz aynı zamanda yirminci yüzyıl başları Avrupa ve Amerika’nın sosyal düzeninin de birebir yansıdığı küçük bir evrendir aslında.  Birinci sınıf yolcular yüzme havuzlarında, canlı müzik eşliğinde, şık elbiseleriyle akşam yemeklerinin tadını çıkarttıktan sonra iki geniş yatak odalı lüks banyolu süitlerinde dinlenmeye çekildiğinde, sayıları yedi yüzden fazla olan tüm üçüncü sınıf yolcular biri kadınlara diğeri ise erkeklere ayrılmış sadece iki adet banyo önünde sıraya girmek zorundadırlar. Evet Titanik sadece bir gemi değildir görüldüğü gibi.. Düzenin yüzen bir modelidir.. Ve belki de sırf bu yüzden ‘batmaz’ denilen devasa gemi buzdağına çarpmadan çok önce su almaya başlamıştır..

Yaşamla ölüm arasındaki mücadelemiz hem bireysel hem de toplumsal koşullar tarafından şekillenir. Fiziksel gücümüz, genetik özelliklerimiz kadar, hayatta kalma şansımızı belirleyen şeyler eğitim düzeyimiz, yeterli ve dengeli beslenip beslenemediğimiz, sağlıklı bir çevrede yaşayıp yaşamadığımız, iş güvenliği ve güvencesi olan bir işte çalışıp çalışmadığımız ve sosyal ilişkilerimizin bize sağladığı destektir. Yani aslında yaşamsal bir tehdit ve tehlike söz konusu olduğunda büyük oranda sosyo ekonomik statüdür Azrail’in adresini belirleyen.. Bir başka ifadeyle, yolcusu olduğunuz gemide kimin kurtulacağını ve kimin karanlık sulara gömüleceğini belirleyen Titanik’te biletinizin hangi sınıfta olduğudur.  Çok mu iddialı geldi bu sözler.. Öyleyse rakamlar belki daha net anlatır su alan gemideki yolculara dair sınıfsal hakikati..

Titanik’te

birinci sınıf yolcularının %63’ü

İkinci sınıf yolcularının %42’si ve

Üçüncü sınıf bileti olan yolcularınsa sadece %24’ü kurtulmayı başarabilmiştir. Oysa herkes ‘aynı gemide’ olduğunu ve ortak bir kaderi paylaştığını sanmaktadır. Peki nedir bu sınıfsal farkı yaratan?

Her şeyden önce gemi birinci sınıftaki yolcuların konfor ve güvenlik öncelikleri dikkate alınarak tasarlanmıştır. Örneğin tehlike anında kullanılacak tahliye botları birinci ve ikinci sınıf yolcuların kaldığı kamaralara yakın olacak şekilde yerleştirilmiştir. Bu yüzden üçüncü sınıfta kalan yani geminin en ucuz biletli yolcuları gemi su almaya başladığında onlarca merdiveni, uzun ve karmaşık koridorları aşmaya çalışarak kendilerini kurtaracak olan botlara ulaşmaya çalışmışlardır. Ne yazık ki bu yolcular olağan seyir halinde, kendilerini birinci sınıf yolculardan ayıran ve ödedikleri biletin parasına dahil olmadığı için girmelerinin yasak olduğu, kilitli kapılar ardındaki koridorları ve çıkış yollarını bulmaya çalışarak kaybetmişlerdir en değerli anları. Bu esnada birinci sınıf yolcular tehlikeyle ilgili uyarılmışlar ve gemi mürettebatı, kaptanı ile olan yakın ilişkileri nedeniyle önlemler konusunda hemen bilgilendirilmişlerdir. Hâlbuki İsveç, Finlandiya, Rusya, Suriye gibi ülkelerden Amerika ve Kanada’ya yeni bir hayat umuduyla yola çıkan üçüncü sınıfın göçmen yolcularının panik anında anadillerinde olmadığı için verilen talimatları ne oranda anlayabildikleri de bir başka sorundur.

Tüm batan gemilerde ‘önce kadınlar ve çocuklar’ ilkesi gereği öncelikli olarak kadınların ve çocukların kurtarılmış olduğu efsanesinin ne kadar gerçek olduğuna da yakından bakalım isterseniz. Evet gerçekten de Titanik’te kurtulanların cinsiyet istatistikleri kadınların ve çocukların hayatta kalma oranlarının oldukça yüksek olduğunu gösterse de daha dikkatli bir inceleme sınıfsal farkların kadınların hayatta kalma şanslarını nasıl etkilediğini ortaya koyar. Birinci sınıfta yolculuk eden kadınların %97 si botlara binerek hayatta kalmayı başarırken, üçüncü sınıfa biletli her iki kadından biri hayatını kaybetmiştir. Demek ki önce kadınlar ve çocuklar ama önce birinci sınıfa biletli kadınlar ve çocuklar prensibidir geçerli olan.. Titanik’te..

Gelin şimdi sizi yazının, yolculuğun ve filmin son dakikalarına götüreyim… Günter Wallraff ‘ın meşhur kitabı En Alttakiler’i gibi hem mecazi hem de sözlük anlamıyla en alttakilere doğru bitsin hikaye.. Dışarıdan da görülmeyen bir yerindeyiz geminin.. Deniz seviyesinin bile metrelerce altında ‘Kara Ekip’ olarak adlandırılan 150’ye yakın işçi, her gün ne gün ışığını ne de denizin mavisini görmeden, geminin yolculuğuna devam edebilmesi için tonlarca kömürü binlerce derece ısı üreten dev buhar kazanlarına atmaktadır. Gemi buzdağına çarpar.. Büyük bir sarsıntıyla okyanusun ortasında yanarak anında hayatını kaybedenlerin arkadaşları kara emekçiler asıl fedakarlığı göstererek geminin yüzmesini sağlamak üzere son ana dek işlerini yapmaya devam ederler. Bunu nereden bildiğimize gelince.. Hepimizin aynı gemide olduğu mitinin gerçek yüzünü aydınlatmak istercesine Titanik batarken son ana dek ışıkları sönmemiştir…

 

KAYNAKÇA

https://www.encyclopedia-titanica.org/fatal-journey-third-class-men.html

https://titanicstory.wordpress.com/2012/04/09/titanics-coal-workers-were-unsung- heroes/#:~:text=Titanic’s%20infamous%20%E2%80%9CBlack%20Gang%E2%80%9D%20refers,were%20never%20seen%20by%20passengers.

http://www.icyousee.org/titanic.html

https://www.redalyc.org/jatsRepo/6099/609964309005/html/index.html




İlgili Makaleler

Başa dön tuşu