Dayanışma ve Mücadele: “Taş taşa değmezse duvar olmaz”
• Anayasa’da toplumsal cinsiyet eşitliğini kavramını temel alan değişiklikler yapılmalıdır.
• “Cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” terimleri, eşitlikle ilgili anayasa hükümlerine ve nefret suçları düzenlemesine dahil edilmelidir.
• 17 olan yasal evlilik yaşı (anne-babanın onayıyla hakim kararı sonucunda 16’ya düşürülebilmektedir) 18’e çıkarılmalıdır.
• Evlilikte edinilen mülkiyet hakkının, 2002’den itibaren değil, evlilik birliğinin kurulduğu günden itibaren geçerli olacağı şekilde Medeni Yasa değiştirilmelidir.
• Ceza Kanunu’nun kadın örgütlerinin talep ettiği maddeleri değiştirilmeli ve yanlış uygulamalara neden olabilecek anlatımlar yasadan çıkarılmalıdır.
• Türkiye, kadın haklarını korumayı sağlamak için yasalarını uluslararası sözleşmelere uygun hale getirmelidir.
• Seçim adaylıkları arasında eşit temsili içerecek biçimde kadınların, siyasete (hem karar alma mekanizmaları hem de siyasi temsil açılarından) eşit ve demokratik katılımı sağlanmalıdır.
• Siyasi partilere devlet bütçesinden ayrılan pay, partinin kadın üye sayısı ve kadınların karar organlarındaki oranlarıyla doğru orantılı olarak tahsis edilmelidir. Devlet bütçesinden siyasi partilere aktarılan para yardımından, tam eşitlik sağlanıncaya kadar, kadınlara yönelik araştırma, destekleme ve politika oluşturma çalışmalarında kullanılmak üzere pay ayrılmalıdır.
• “Ulusal İstihdam Stratejisi” ile “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı” toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle tekrar gözden geçirilmeli; uygulanmasına yönelik denetim ve izleme yöntemleri belirlenmelidir. Aile ve iş yaşamının uzlaşması için gerekli olan yasal ve kurumsal mekanizmaların yaratılması kadın istihdamını teşvik eden tüm ulusal politikaların temel bileşeni olmalıdır.
• Ulusal Kadın İstihdamı Stratejisi oluşturulmalıdır. Bağımsız kadın örgütleri, sendikalar ve meslek örgütleri bu sürecin temel bileşenleri olarak kabul edilmelidir.
• 0-5 yaş arasındaki çocukların eğitim ve bakımına yönelik gerekli olan okulöncesi eğitim kurumları kurulmalı, bu kurumların yürütülmesi için yeterli kaynak ayrılmalıdır.
• “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”te işveren tarafından yerine getirilmesi zorunlu olan yurt ve kreş açma yükümlülüğünde, sadece çalışan kadın yerine toplam çalışan sayısı esası getirilmelidir.
• İşe alınma sürecinde uygulanan cinsiyet ayrımcılığını önlemek için İş Yasası’nda ve Devlet Memurları Kanunu’nda iş ilişkisi, işverenin beyanından başlayarak iş duyurularını, iş görüşmelerini, sözleşme ile belirlenen koşulları ve sözleşmenin sona ermesine kadar olan bütün süreci kapsamalıdır.
• İş Yasası’nın kapsamı, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve engellilik temelli ayrımcılığı önleyecek şekilde genişletilmelidir.
• Kamu ve özel sektörde kadın istihdamında ve kadınların yönetici kadrolarına atanmalarında yatay ve dikey ayrımcılık engellenmelidir. Ayrıca kadın erkek arasındaki ücret eşitsizliğine neden olan dikey ve yatay ayrımcılığın engellenmesi için Kamu Personel Yasası’nda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ile birlikte liyakate dayalı eşit atama ve iş sınıflandırma sistemleri getirilmelidir.
• Kamu kurumlarında yapılan hizmet içi eğitim seminerlerinde, kadınlara yönelik meslek ve girişimcilik eğitimlerinde, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına karşı şiddet, yasalar ve insan hakları konularını içeren güçlenme eğitimlerinin eklenmesi zorunlu hale getirilmelidir.
• Hükümet, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeyi yıllık ulusal bütçe planlamasına dahil etmeli, yapılan proje ve eğitimlerin ülke çapında yaygınlaşması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak kullanılması için gerekli adımları atmalıdır.
• Büyük bölümünü kadınların oluşturduğu ev-eksenli çalışanlar ve ev hizmetlerinde çalışanların 4857 sayılı İş Kanunu’ndaki düzenlemelerden ve haklardan yararlanması sağlanmalıdır.
• Ayrımcılık sebebiyle işçiyi işten çıkaran işverenin, mahkemenin işe iade kararı sonrasında mutlak olarak işçiyi tekrar işe almasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
• Zorunlu eğitim kesintisiz 12 yıl olmalıdır.
• Yaşam boyu öğrenme ve hizmet içi eğitim dahil, eğitimin her düzeyinde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri verilmelidir.
• Çocuklar arasındaki eşitsizlikleri azaltma potansiyeli olan ücretsiz ve zorunlu erken çocukluk eğitimi tüm çocuklara sağlanmalı, böylece çocuk bakımının yükü kadınların ve büyük kız kardeşlerin üzerinden kalkmalıdır.
• Bağımsız kadın örgütlerinin işbirliği ile ders kitapları ve onaylanmış sınıf-içi materyaller toplumsal cinsiyetçi öğelerden arındırılmalıdır.
• Anadilleri Türkçe olmayan kadınlarla kız çocuklarının eğitime erişiminde ve eğitim başarısında çok yönlü ayrımcılığa maruz kalmaları konusunda Devlet veri sağlamalı ve engellerin ortadan kaldırılması için politikalar geliştirmelidir.
• Kadınların yasal okur-yazarlık ve kadının insan hakları eğitimi alabildikleri Çok Amaçlı Toplum Merkezleri açılmalıdır.
• Tüm eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminden geçirilerek bilinçlendirilmeli ve kız çocukları geleneksel rollerin devamı olan mesleklere yönlendirilmemelidir.
• Siyasal iktidarlar toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı kadın Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) çalışmalarını tanımalı, teşvik etmeli, desteklemeli ve özellikle yasa yapım süreçlerinde bu örgütlerle etkili işbirliği kurmalıdır.
• Ceza Kanun’undaki “töre cinayetleri” daha kapsamlı olması bakımından “namus cinayetleri” ile değiştirilmelidir. Ek olarak, bu suçun cezası olan “ağırlaştırılmış müebbet”, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı cinayetler için de uygulanmalıdır.
• Kadınlara ve çocuklara yönelik tüm şiddet davalarına ve şiddetin söz konusu olabileceği tüm davalara toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı çalışan kadın STK’ların müdahilliği kabul edilmelidir.
• Devlet memurları, polis, asker, cezaevi/tevkif personeli fakat özellikle de yargı, düzenli ve sürekli olarak ayrımcılık karşıtlığı, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet, kadın hakları gibi konularda eğitilmelidir ve toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı çalışan kadın STK’ları eğitim içeriğine müdahale edebilmelidir.
• Başta CEDAW ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) olmak üzere uluslararası sözleşmelerin etkili bir biçimde uygulanması için toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme gündeme alınmalıdır.
• Tüm veri toplama ve istatistik çalışmaları toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bakımından duyarlı olmalıdır. Tüm şiddet biçimlerine ilişkin vakalar, olaylar ve mahkumiyet oranlarının yanı sıra önlemlerin etkililiği hakkında ilgili istatistiksel veriler İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak, düzenli aralıklarla toplanmalıdır.
• Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olan kamu otoriteleri için kadınlar aleyhine ayrımcı yorumlarda bulunmaları durumunda yaptırımlar uygulanmalıdır.
• Hemen hemen her sığınmaevinin, fiziksel koşulları tüm kadınlar özellikle de engelli kadınlar için erişilebilir olacak şekilde düzenlenmelidir. Dahası, ilgili internet sitelerinin yanı sıra kamuyu bilgilendirmek amacıyla hazırlanan görsel ve basılı materyal de erişilebilir olmalıdır.
• Nüfusu 100.000’in üzerinde olan belediyeler, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu uyarınca sığınmaevi açmaları için zorlanmalıdır. Kanuna uymayanlar için yaptırımlar uygulanmalıdır. Türkiye’deki tüm sığınmaevleri sayısı İstanbul Sözleşmesi’ne uygun biçimde artırılmalıdır.
• Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM’lerde, İl Müdürlükleri’nde ve sığınmaevlerinde çalışmakta olan sosyal hizmet uzmanı, çocuk gelişim uzmanı, psikolog vb. nitelikli insan kaynağı artırılmalıdır. ŞÖNİM’ler, İl Müdürlükleri ve sığınmaevleri tüm kadınlara, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, milliyet, etnisite, din, meslek vb. temelinde ayrımcılık yapmadan destek hizmetleri sunmalıdır.
• İlgili tüm mevzuatta “konukevi” yerine bu tesislerin niteliğini ve işlevini sembolize etmek ve kadın hareketinin kazanımlarını onurlandırmak için Avrupa standartlarına uygun biçimde “sığınmaevi” terimi kullanılmalıdır.
• İstanbul Sözleşmesi’ne uygun biçimde, şiddet sonucu hayatta kalanlara yönelik tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışmanlık sağlamak üzere, yeterli sayıda, uygun ve kolay erişilebilir tecavüz kriz veya cinsel şiddet yönlendirme merkezleri kurulmalıdır.
• Kırsalda yaşayan kadınların güçlendirilmesine yönelik olarak oluşturulan eylem planında belirtilen faaliyetler uygulanmalı, uygulamaların etki değerlendirmeleri sürekli olarak yapılmalıdır.
• Kadınların kırsal alanda tarımsal arazi ve diğer değerli taşınmaz malların mülkiyetini edinmesinde ve 6537 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun uygulanmasında engelleyici olan toplumsal cinsiyete dayalı kalıp yargıların etkisini kırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
• Kırsal alandaki kadınlara yönelik örgün, yaygın ve mesleki eğitimler sürekli ve erişilebilir hale getirilmelidir.
• Kırsal alanda yaşayan ve özellikle tarımsal üretimde çalışan kadınlara yönelik, tarımsal üretim teknikleri ve doğal çevrenin korunmasıyla ilgili sürekli eğitim programlarının yürütülmesi sağlanmalıdır. Bu faaliyetler, öncellikli olarak, kırsaldaki kadınların yürüttüğü tarımsal kalkınma kooperatifleri ve kadın dernekleri vasıtasıyla organize edilmelidir. Bu faaliyetler, kırsaldaki kadınların kendileriyle ilgili faaliyet ve projeler hakkında bilgi almaları ve böylelikle kırsal kalkınma planlamasına katılmalarını sağlayacak şekilde düzenlemelidir.
• Kırsal alandaki kız çocuklarının öncelikle nüfusa kaydolması sağlanmalı, kızların okula düzenli devamını ve (kızların okula kaydedildikten sonra tarlaya çalışmaya ya da iç göçle başka bir kente gitmeleri gibi durumlarda oluşan) eğitimden gizli uzak kalma sorununu takip edecek mekanizmalar geliştirilmelidir.
• Mevsimlik kadın tarım işçileri ve çocukları için taşıma, barınma, sağlık vb. insanca yaşama koşulları sağlanmalı, İş Yasası kapsamında sosyal güvenlik sisteminden yararlanmaları zorunlu hale getirilmelidir.
• Mülteci olarak veya göçmen olarak ülkemizde bulunan kadınların ve genç kızların sorunlarının çözümünde etkin davranılmalıdır. Faaliyetler/projeler sadece insanların temel ihtiyaçlarına değil, koruma önlemlerine (cinsel sömürü ve emek sömürüsünden, erken ve/veya zorla evliliklerden vs.) de odaklanmalıdır. (Bu istemler, Türkiye CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulunun BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi’ne sunulan Gölge Rapor’dan alınmıştır.)