12 Eylül 1980 Askeri Darbesi: Demokrasi Tarihimizin Karanlık Döneminin Başlangıcından Bu Yana 42 Yıl Geçti
24 Ocak Kararları adı altında ülkemizi emperyalist çıkarlar doğrultusunda vahşi kapitalizme entegre etmek isteyen plan, bundan 42 yıl önce, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yürürlüğe kondu.
Ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda bugün hala etkileri devam eden darbe, 12 Eylül 1980’de beş generalden oluşan faşist cuntanın yönetime el koyarak hükümeti görevden alması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni lağvetmesiyle başladı. Bundan sonra faaliyetleri durdurulan siyasi partiler birer birer kapatıldı. Kitaplar yasaklandı, toplatıldı, yakıldı. Pek çok gazetenin yayın hayatına son verildi. Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 517 kişiye ölüm cezası verildi, 50 kişi idam edildi, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı…
Diğer yandan emperyalistlerin sosyal devleti ortadan kaldırma planının yaşama geçirilmesinin önünde en büyük engeli teşkil edenler, sosyal hakların kalesi olarak görülen sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarıydı. 12 Eylül darbesi, etkileri bugün de devam eden; sendikaların kapatılmasını, grevlerin yasaklanmasını, sendikacı ve işçi temsilcilerinin tutuklanmasını, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin rafa kaldırılmasını ve işçilerin parasal ve sosyal tüm kazanılmış haklarına ipotek koyulmasını sağlayan nice uygulamanın hayata geçirilmesine neden oldu.
Bütün bu baskı ortamında hiçbir demokratik yoruma ve değerlendirmeye olanak sağlamayan askeri cunta, hazırladığı 1982 Anayasasını kabul ettirdi. Darbe sonrası, 1982 Anayasası ve diğer yasal değişikliklerle oluşturulan toplumsal ve siyasal düzen ile uygulamaya konan ekonomi politikaları 42 yıldır işçileri en temel haklarından mahrum bırakmaya devam ediyor.
Bugün; demokratik siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere bütün yurttaşların, 12 Eylül faşist darbesi deneyiminden çıkardığı dersle, tüm askeri ve sivil darbelerin ve dikta rejimlerinin karşısında durma; emeği, demokrasiyi, sosyal hukuk devletini, barışı ve laikliği savunma ve bu konuda mücadele etmekten vazgeçmeme sorumluluğu bulunmaktadır. Biliyor ve inanıyoruz ki; Türkiye toplumu bu sorumluluğu inatla taşımaktadır, taşıyacaktır.
TEZ-KOOP-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU