Esnek ve güvencesiz çalışma – Melda Yaman Öztürk
Esneklik, işverenin çalışma yeri, çalışma zamanı, çalışma süresi, işgücü miktarı, ücret düzeyi gibi konularda serbestlik kazanması anlamına gelmektedir. Bugünkü çalışma anlayışında “tam istihdam” ilkesi yerini “istihdam edilebilirliğe” bırakırken; iş ile işsizlik, çalışmayla kendini eğitme, işten çıkarılmayla iş arama iç içe geçmiştir. Esnek çalışma istihdam politikalarının başlıca hedeflerinden biridir. Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’ne (UİSB) göre temel amaç, “güvenceli” esnek çalışmayı yaygınlaştırmaktır. Ancak esnek çalışmanın güvence sağladığını söylemek hayli zordur.
Erkekler için de esnek çalışma koşulları yaratılmış olsa da, esas olarak kadınların esnek çalışmaya uygun olduğu düşünülüyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri, kadınların istihdam oranlarının düşük olmasıdır. UİSB’de de, Türkiye’de kadınların istihdama katılma oranının düşük olması, ucuz ve geniş bir emek havuzu yaratacağı düşüncesiyle bir fırsat olarak görülmüştür. Kadınların istihdam oranı Türkiye’de yüzde 29,4 iken İsveç’te yüzde 74’tür. AB ülkeleri içinde en düşük istihdam oranına sahip ülke yüzde 42,5 ile Yunanistan’dır. Bu veriler Türkiye’de kadınların istihdamdaki payının ne denli düşük olduğunu ortaya koyuyor. İstihdama katılım oranına baktığımızda durumun vehameti değişmiyor; kadınların istihdama katılma oranı Türkiye’de yüzde 34,2’dir. İstihdama katılım oranı, işsizleri de içeriyor. Kadınların işsizlik oranının yüzde 14,3 olduğunu dikkate aldığımızda, şu anda istihdamdaki kadınların yüzde 34,2’nin epey altında olduğu sonucuna varabiliriz; yani üç kadından biri bile istihdamda değil demek ki! İstihdama katılmayan yüz binlerce kadın, işsiz kadınlarla birleştirildiğinde, güvencesiz ve esnek çalışma için uygun bir emek havuzu olarak görülüyor.
Peki, kadınların işgücüne katılmasının önündeki engel ne? En büyük engel, kadınların hane içindeki iş yüküdür. Çocukların bakımı; hane içindeki yaşlı, engelli ve hastaların bakımı; hanenin yemek, temizlik, alış-veriş ihtiyaçlarının yerine getirilmesi, akrabalarla komşularla ilişkilerin düzenlenmesi kadınlardan beklenmektedir. Bütün bu işler, hem insanların hem de toplumun yeniden üretiminin en temel bileşenleridir. Bir toplumun olmazsa olmazı, yeni nesillerin yetiştirilmesi, yaşlı ve hastalarının bakımı, işgücünün ertesi günü çalışır durumda olması için gerekli ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bütün bu yük hane içinde kadınların omuzlarına yüklenmektedir. Kadınlar bu işler karşılığında para kazanmaz; bu işler “işten” bile sayılmaz. Kamusal bakım kurumlarının bulunmaması, kadınların bakım yükünü daha da ağırlaştırır. Türkiye’de ne çocukların okul öncesi eğitimi için kamusal okullar yeterlidir ne de küçük çocuklar için kreşler. Yaşlı ve engelli bakımı da neredeyse bütünüyle hane içinde kadınlara devredilmiştir; kadınlara ödenen bakım parası haneleri gelir bakımından rahatlatsa da, bu işin kadın işi olarak yerleşmesine hizmet etmektedir. Aslına bakarsanız tüm bu politikalar, kadınları haneye kapatıp, cinsiyetçi rolleri pekiştirmeye yaramaktadır.
İstihdam politikalarının muradı, ücretli istihdam dışında kalan bu kadınları esnek koşullarda ücretli işe çekmektir. Böylece kadınlar hem işverenlerin istediği koşullarda hem de iş yükünden arta kalan zamanda çalıştırılmış olacaktır. Böylece, kadınların tam zamanlı işlere yönelmesinin hane içindeki “sorumluluklarında” yaratabileceği muhtemel aksaklıkların da önüne geçilebilecektir.
Peki, esnek çalışma kadınlar için en uygun çalışma biçimi midir; kadınlar için daha çok istihdam, daha çok güvence anlamına mı gelmektedir?
Ne yazık ki esnek çalışma güvenceli çalışma koşulları sunmadığı gibi, kadınlara vaat ettiği yarı zamanlı çalışmayı da sağlamamaktadır. Bunun iyi bir örneği, hizmet sektöründe görülmektedir. Türkiye’de kentsel kadın istihdamının yüzde 50’den fazlası hizmet sektöründedir. Organize perakende yüzde 47 oranında kadın istihdamı ile hizmet sektörünün kadın istihdamı açısından önemli alt sektörlerinden biridir. Bu sektörde büyük mağazacılık alanında çalışanlarının çoğunluğu kadındır. Bu alanda kadınlar haftada altı gün toplamda ise ortalama 48 saat çalışıyorlar. Ancak çalışma saatleri 60 saate kadar çıkabiliyor. Bu sektörde güvenceli işler bulunsa da güvencesiz çalışma da hayli yaygın. İş güvencesinden bahsetmek ise neredeyse olanaksız; çoğu mağazada hızlı bir çalışan sirkülâsyonu göze çarpıyor. Ayakta geçirilen yorucu iş temposu, mesai sonrasına, hafta sonu veya bayram tatillerine de uzayabiliyor. Ayrıca, çalışma saatlerinin haftalık/aylık olarak öngörülemez oluşu bireysel hayatların düzenlenmesinde sorun yaratıyor. Elbette bu kadınları hane içinde karnı doyurulacak çocuklar, bakımı yapılacak hastalar, temizlik, bulaşık, ütü vs. bekliyor.
Sonuç olarak, esnek çalışma kadınlara, hane içinde ve hane dışında iş yükünü artıran, iş güvencesi ve sosyal güvencesi sağlamayan bir çalışma biçimi sunuyor.
Yararlanılan Kaynaklar
Melda Yaman, “Türkiye’de Sanayi ve İstihdam Stratejileri Çerçevesinde Kadın İstihdamının Yönelimleri”, M. Yaman ve S. Dedeoğlu (der.) Ataerki, Kapitalizm ve Kadın Emeği içinde, SAV, 2016.
Nurcan Özkaplan ve Ece Öztan, “AVM Mağazacılığında Çalışma Rejimi ve Kadın Emeği: ‘Neon Kafes’”, M. Yaman ve S. Dedeoğlu (der.) Ataerki, Kapitalizm ve Kadın Emeği içinde, SAV, 2016.
Çalışma Bakanlığı, Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi, 2015. TUİK, İstihdam verileri.