Tez-Koop-İş Sayı: 79

Kamu Kuruluşlarında Taşeronlarda Çalışanlar için Sınırlı Kadro Olanağı: Sorular ve sorunlarla yüklü yeni bir dönem…

Türkiye’de çalışma yaşamının önde gelen sorunlarının biri güvencesiz çalışma biçimi olarak uygulanan taşeronda çalışmadır.

Sendikalar yıllardır tüm kamu sektörünü saran taşeron sisteminin hem insan hakları, hem de sendikal hak ve özgürlükler açısından kaldırılması, güvencesiz çalıştırılan işçilerin güvenceli geçişle kadroya alınması gerektiğini vurguladılar. Bunun için çok sayıda toplantı, kitle gösterisi, etkinlik yapıldı; incelemeler, araştırmalar, raporlar, kitaplar, makaleler yazıldı…

 width=

Tüm bu etkinlik ve çalışmalarda sürekli olarak taşeron uygulamasının insan onuruna yakışan çalışma koşullarına uymadığı vurgulandı. Bu durum olgularla, tanıklıklarla binlerce kez tekrarlandı. Emek sömürüsünün yoğun biçimde yaşandığı bu işyerleri, iş güvencesinin yaşama geçirilmediği; çalışanların örgütlenme, sendikalaşma söz, eylem ve katılım haklarının kısıtlandığı; ücret ve sosyal hak ödemelerinin düşük tutulduğu, geciktirildiği ya da tamamının veya bir bölümünün ödenmediği; esnek ve kuralsız çalışmaların egemen kılındığı; emekçilerin sözel, psikolojik ve davranışsal şiddet yöntemleriyle baskı altında tutulabildiği işyerleridir. Bu gerçek durum karşısında sendikalar, ilerici ve emekten yana siyasal partiler, bilimleri araştırmalarla bu durumun sürdürülemez olduğunu kanıtladılar. Siyasal iktidar, taşeron uygulamalarına tepkilerin yoğunlaşması, sıklaşması ve özellikle 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan katliamdan sonra çıkartılan bir “Torba Kanun” içinde yeni düzenleme yapmak zorunda kaldı ve aynı yılın sonunda da kamuda çalışan taşeron işçilerinin kadroya geçirileceğine ilişkin açıklamalar yapılmaya başlandı. Ancak bu konuda verilen “söz”, aradan geçen aylara/ yıllara rağmen bir türlü yerine getirilemedi.

Sorunlarla Yüklü Düzenleme…

Taşeronda çalışanlara kadro konusu 2017’nın son aylarında yeniden gündeme getirilirken yapılan açıklamalarda yıl bitmeden kadro konusunun çözümleneceği açıklamaları gelmeye başladı. Ancak bu
düzenleme TBMM’de yapılması gereken yasal bir düzenleme olması gerekirken, hukuk devleti ilkelerini altüst edecek biçimde Olağanüstü Hal’e bağlı kılındı. 2017 Aralık ayının son günlerinde 24 Aralık 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu kuruluşlarında çalışan taşeronda çalışanlara ilişkin düzenleme getirildi.

Yeni düzenleme, taşeronda çalışan işçilerin sorunları konusunda yıllardır sorumlulukla yaklaşan sendikalar başta olmak üzere, demokratik örgütler tarafından çok yönlü olarak değerlendirildi. Öncelikle sorunun olağan koşullar içinde çözümlenmemesi; ilgili sosyal taraflar ve genel kamuoyu tarafından tartışılmaması; TBMM’de olağan süreçler içinde görüşülerek yasalaştırılmaması; bir başka anlatımla
uluslararası sözleşmeler, yasalar ve geleneksel süreçlerin dışlanarak yeni bir düzenlemenin sorunlu biçimde yaşama geçirilmesi eleştirildi.

Neleri İçeriyor?

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamuda çalışan taşeron işçileri için getirilen düzenlemeler neleri ve nasıl içeriyor?

– Kapsam dar, sınırlı ve dışlayıcıdır: 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamuda taşeronda çalışan işçilerin önemli bir bölümünü kapsam dışında bırakıldı. KİT’ler ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda çalışan taşeron işçileri kapsam dışında tutulurken, 36 farklı özel bütçeli kuruluştan yalnızca 8’i kapsama alındı. KİT’lerde çalışan yaklaşık 40 bin işçi ile yapılan ihalede asgari işçilik maliyeti yüzde 70’in altında olan işlerdeki hizmet alımları ile çalışan işçiler; il özel idareleri ve belediyelerdeki personel çalıştırmasına dayalı hizmet alımı ile çalışmayan işçiler kapsamın dışında bırakıldı. Özellikle dikkat çeken bir konu da yerel yönetimlerde çalışan işçiler arasında ayrımcılık yapılmasıdır. Çünkü, personel çalışmasına dayalı hizmet alım ihalelerinde çalıştırılan işçilere kadro olanağı tanınırken, ilgili belediyenin şirketinde çalıştırılan işçiler, çalıştıkları işyeri kamu kuruluşu olmasına rağmen eşitsiz ve ayrımcı bir yaklaşımla kapsam dışında bırakıldı. Böylece bu özel bütçeli kuruluşlar ve KİT’lerde çalışan
onbinlerce taşeronda çalışan işçiye kadro yolu kapandı.

– Eleme ve ayrımcılıklara yol açan sınav koşulu getirildi: Kadroya geçişte sınav zorunluluğu getirilirken önemli sınırlandırmalar da dayatıldı. İşçi statüsünde çalışanlara Devlet memurlarında aranan koşullar öngörüldü ve bunun için güvenlik soruşturması zorunluluğu getirildi. Kadroya alınmalar, ilgili idarelerce belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınavda başarılı olma koşuluna bağlandı. Bu durum gerçekte objektif ölçütlerden uzak eleme ve ayrımcılık uygulamasına olanak tanıyan bir düzenleme olarak ortaya çıktı.

– Taşeronda çalışanlar haklarında vazgeçmeye zorlandı: Taşeronda çalışan işçilerin kadroya geçebilmeleri için taşeron olarak çalıştırılmalarına ilişkin açmış oldukları davalardan ve icra takiplerinden feragat etmeleri (haklarından vazgeçmeleri) zorunluluğu getirildi. Böylece işçilerin açtıkları ve kazandıkları muvazaa davaları boşa gidecek ve yargı kararları uygulanamayacak. Kadroya alınmak için sadece geçmişte açılan davalardan feragat değil, gelecekte bu tip davalar açılmayacağının da taahhüt edilmesi ve tüm haklardan feragat edildiğine ilişkin yazılı bir sulh sözleşmesi istenecek. Oysa bu durum çok açık biçimde hak arama özgürlüğünün ortadan kaldırılması ve hukuk devleti ilkesinin yok sayılmasıdır.

– Toplu pazarlık hakkına doğrudan ve dolaylı biçimde müdahale: Taşeronda çalışan işçileri ilgilendiren önemli bir konu da sendikal ve toplu sözleşme haklarına ilişkin düzenlemedir. Buna göre Hükümet ile kamu işveren sendikaları ve işçi konfederasyonları arasında bütün kamu işçilerini kapsayan çerçeve anlaşma protokolü imzalanabilecek ve bu protokol konfederasyona üye tüm sendikalar için bağlayıcı
olacaktır. Bunun anlamı, kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinin Hükümet ile konfederasyonlar arasında bağıtlanabilecek olmasıdır. Böylece kadroya alınan taşeron işçiler ile eski kamu işçileri arasındaki farkların devam etmesinin önü açılmaktadır.

– Yetkili sendika kargaşası yaratıldı: Ülkemizde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasasına göre sözleşme yapmaya yetkili sendika, işkolu esasına göre belirlenmesine karşın, 696 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeye göre aynı işyerinde birden fazla sendikaya toplu iş sözleşmesi yapma olanağı tanınmaktadır. Bu düzenleme birçok işyerinde veya işletmede yetkili sendika kargaşasına neden olduğu gibi, işletmelerde uygulanacak toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikanın belirlenmesinde ölçüt olan “asıl iş-yardımcı iş” tanımlarını hukuksal kargaşa içine soktu.

Sorun Bir Bütün Olarak Değerlendirilmelidir

Taşeronda çalışmaya getirilen yeni düzenleme önemli kısıtlılıklarla yürürlüğe sokulan, oluşturulma sürecinde emeğe, sendikal ve sosyal haklarla temel insan haklarına duyarlılıkla yaklaşan sendikaların
görüşleri ve değerlendirilmeleri alınmadan yürürlüğe giren, bu yönüyle birçok alanda boşlukları bulunan bir düzenlemedir. Kamuda teşaronda çalışan işçilerin güvenceli kadro beklentilerini yalnızca istihdam sözleşmesi bağlamında karşılamakla birlikte, onlara sınırlı da olsa kadro olanağı tanıyan düzenlemenin eksiklerinin giderilmesi, eşitsiz ve ayrımcı yanlarının ortadan kaldırılması konusundaki mücadele kesintiye uğramaksızın sürdürülmelidir. Hem özel, hem de kamu sektöründe çalışan alt işveren ya da taşeron işçisinin sorunlarını etkili biçimde ortadan kaldırmak için sendikaların yoğun çaba harcamaları, sorunları bütünsel temelde ele alarak çözümlenmesine her düzeyde katkı sağlamaları onların toplumsal-tarihsel sorumluluğudur. Çünkü taşeronda çalışan işçilerin sorunları gündeme getirildiğinde sorun genellikle kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunu olarak algılanmasına rağmen konu çok daha derindir ve boyutludur.

Sendikamız taşeronda çalışanların sorunlarının kalıcı biçimde çözümlenmesi için tüm olanaklarını sonunu kadar kullanmaya kararlıdır.




İlgili Makaleler

Başa dön tuşu