Tez-Koop-İş Kadın Sayı 7

Toplumsal cinsiyet ekseninde iklim krizi – Arş. Gör. Ezgi Tatgın

Nedenleri ve sonuçlarıyla iklim krizi
İklim değişikliği uzak gelecekte gerçekleşecek bir olay değil, şu an yaşamakta olduğumuz bir sorundur. Günümüzde ‘iklim değişikliği’ ya da ‘küresel ısınma’ gibi kulağa çok da rahatsız edici gelmeyen ifadeler, sorunun vahametini anlatmaya yetmediğinden yerini ‘iklim krizi’ söylemine bırakmıştır.

İklim değişikliği, hava koşullarında uzun süreli meydana gelen önemli farklılıklar olarak ifade edilmektedir. Değişikliğin nedeninin, insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit ve diğer sera gazı emisyonlarının salımı olduğu ile ilgili bilimsel bir fikir birliği mevcuttur. Yani biz insanlar fosil yakıtları yakmak, ormansızlaşmaya neden olmak ve sürdürülebilir olmayan üretim/tüketim alışkanlıklarımız ile yerkürenin dengesini bozduk ve değiştirdik. Sonuç olarak, Endüstri Devrimi’nden itibaren kademeli olarak artış gösteren bir doğa felaketi olan iklim krizini yarattık. 2012 yılının yazında Arktik Denizi’ndeki buzulların yarısının yok olmasıyla birlikte tehlike sinyalleri veren doğaya cevabımız 2019’da karbondioksit seviyelerini 415.70 ppm ile endişe verici seviyelere yükseltmek oldu.

Bu krizin baş sorumlusu insan ve onun çevreye duyarlı olmayan faaliyetleri olmasına karşın, yine aynı insanlar “En soğuk günleri yaşıyoruz, hangi küresel ısınma?” gibi söylemlerle durumu küçümsemektedirler. Onlar bu krizi reddededursunlar, gerçekte hangi artçı etkilere maruz kaldığımızı şöyle özetleyelim:

– Değişen yağış düzeniyle aşırı hava olayları meydana geliyor, seller, tufanlar ve kasırgalar şeklinde tezahür eden doğal afetler insanların ölümüne kadar varabilen vahim sonuçlar doğuruyor,

– Artan sıcaklıklar gıda güvenliğini tehdit ediyor; diğer taraftan kuraklığa, biyoçeşitliliğin azalmasına neden olurken aslında insanların geçim kaynaklarını kaybetmesine yol açıyor,

– İklim krizi, tatlı su kaynaklarının azalmasına; yani su kıtlığına neden oluyor. Suya erişimdeki yetersizlik, hijyenin ve sanitasyonun sağlanamaması gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Sonucu ise güvenilir ve temiz suyu temin etmek, korumak ve dağıtmak için harcanan genel emek miktarının artması oluyor.

– Maruz kaldıkları çevresel bozulmanın etkisiyle geçim kaynaklarını, yaşadıkları doğal afetler nedeniyle evlerini kaybeden ailelerin yeni yerleşim yerleri bulma arayışları hem iç hem de sınır ötesi göçleri arttırıyor.


İklim krizi cinsiyet nötr mü?
İklim krizi çoğu kez bilimsel çözümler gerektiren, ekonomik tartışmalar çerçevesinde çözülebilecek teknik bir sorun olarak görülmesine karşın, aslında içerisinde sosyal ve politik bakış açılarını barındırması gereken kapsamlı bir konudur. Basit ifadeyle, kriz sadece çevreyi etkilemez, ekonominin ve sosyal yapının bozulmasını da tetikler. Ekonomik ve sosyal yapının bozulmasından kastedilen; geçim kaynaklarının kaybedilmesi, şiddetin artması ve güvenlik zafiyetlerinin ortaya çıkması şeklinde sıralanabilmektedir.

Peki, iklim krizinin hem kadını hem de erkeği eşit şekilde etkilediği varsayımından hareket etmek bizi krizle mücadelede başarıya götürebilir mi? Cevap, hayır. Çünkü yaşadığımız kriz cinsiyet nötr bir kriz değildir. Yani, kadınların ve erkeklerin farklı ihtiyaçları olduğunu göz önünde bulundurmuyor. Özellikle doğal kaynaklar üzerinden geçimini sağlayan yoksul ve gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlar, krizden orantısız şekilde daha çok etkileniyorlar. Krizle başa çıkma kapasiteleri ise sosyal, ekonomik ve hatta politik engellerle karşılaşıyor.

Kadınların iklim krizinden daha çok etkilenen kesim olmaları sadece fiziksel güç dengesinde erkeklere göre dezavantajlı olmalarından kaynaklanmamakta, kültürlerinin kendilerine yüklemiş olduğu bazı toplumsal rollerle de bezenmektedirler. Bu roller genel olarak çocuk doğurmak, ailenin bakımını üstlenmek ve ev işleriyle ilgilenmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. İklim krizindeki gerçekliği ortaya çıkaran bazı veriler şu şekildedir:

• Tarih boyunca gıda ve tarımla ilgili bilginin yaratıcısı olan en fakir dünya ülkelerinde hâlâ gıdanın yüzde 80’ini üreten ve bugün biyolojik çeşitliliğin ve tarımsal tohumların asıl koruyucuları olan kadınlar, iklim krizi kaynaklı gıda güvensizliğinden de en çok etkilenen kesimdir.

• Dünyada iki milyon -dakikada dört- kadın ve çocuk yemek pişirirken yakılan katı yakıtların ortaya çıkardığı dumandan dolayı hayatlarını kaybetmektedir.

• 2004’te Asya tsunamisinde ölen kadınların oranı yüzde 70’ten fazladır.

• 2005’te New Orleans’ta meydana gelen Katrina Kasırgası, ağırlıklı olarak fakir kesimi oluşturan Afro-Amerikan kadınları etkilemiştir.

• İklim krizi kaynaklı yerinden edilmiş kişilerin yüzde 80’i kadındır.

• Kadınların eğitim eksikliği nedeniyle yüzme ya da tırmanma gibi hayatta kalma becerilerden yoksun olmaları, kıyafetlerinin yüzmeye elverişli olmaması doğal afetler sonucunda daha çok kadının hayatını kaybetmesine neden olmaktadır.

• Afet sonrası sığınma evlerinde kalan kadınların büyük kısmı taciz, tecavüz ve şiddete maruz kalmaktadır.

• Gelişmekte olan ülkelerdeki kadınların her gün ortalama 6 km mesafe kat ederek temiz su kaynaklarına ulaşmaya çalıştıkları tahmin edilmektedir. Yaşadıkları psikolojik şiddetin yanı sıra, bu kadınlar, yol boyunca cinsel tacize uğrama riskiyle karşı karşıya kalmakta, su kuyruklarında gerginlikler yaşamakta ve su miktarı konusunda kocalarından fiziksel şiddet görmektedirler (UNDP, 2016: 5).

Bunlar gibi pek çok örnek sıralanabilmektedir. Kadınların hem hane içi hem de hane dışında maruz kaldıkları iklim krizinden en az şekilde etkilenmeleri için en etkili yöntem kadınları güçlendirmektir. Kadınların iklim değişikliğiyle ilgili alınan kararlarda ve yapılacak uygulamalarda erkeklerle aynı fırsatlara erişmeleri gerekmektedir. Önemli bir diğer konu ise iklim finansmanın eşitsizlik kalıpları üzerine değil hem kadınların hem de erkeklerin karşılıklı yararını gözetecek şekilde tasarlanmasıdır. İklim krizinin başarılı şekilde yönetilmesi, eril zihniyetten sıyrılmakla mümkündür. Kadınların tecrübelerinden, işgücünden, fikirlerinden yaralanmak elzemdir. Artık kadınların iklim krizinin pasif birer kurbanı olmaktan çıkarılıp aktif birer özne olmaları sağlanmalıdır. Büyük toplumsal değişimlerin kadınların katılımı olmadan gerçekleşemeyeceği unutulmamalıdır.

Kaynaklar

https://www.livemint.com/Opinion/YeXZ104Jpoy1rPsNk3YwDP/Four-ways-how-women-suffer-more-from-climate-change-than-men.html

https://www.unfpa.org/news/10-things-you-should-know-about-women-world%E2%80%99s-humanitarian-crise

http://www.yeniyasamgazetesi.info/durum-degismezse-iklim-krizini-engellemek-mumkun-degil/




Başa dön tuşu