İşçileri Güçlendiren Bir İşçi Sağlığı Eğitimi İhtiyacı
İşçilerin işyerindeki sağlık güvenlik tehlikeleri konusunda eğitilmeleri, işçilerin sağlığının korunması ve geliştirilmesinde önemli araçlardan biridir. Bu eğitimler, işyerindeki güç asimetrisini dikkate alarak, iş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde yatan nedenleri değiştirmeye yönelik bir müdahale aracı olarak planlandığında işçilerin güçlenmesine olanak sağlar. Bilimsel çalışmalar, tehlikeli koşullara maruz kalan işçilerin çalışma davranışlarını değiştirmeye odaklanmaktansa çalışanların işyeri tehlikelerini azaltma ve ortadan kaldırma gücünü oluşturmalarına yardımcı olmaya odaklanmanın daha uygun olduğunu göstermektedir. İşyerindeki tehlikeleri ortadan kaldırmadan işçilerde davranış değişikliği yaratmayı hedefleyen işçi sağlığı iş güvenliği eğitimleri, işçilerin çalışma ortamındaki tehlikelerin üstesinden tek başına gelmesini beklemekten başka bir şey değildir ve bu yaklaşımla iş kazalarının önlenmesi mümkün değildir.
İşçi Sağlığı Eğitimi Temel Bir İşveren Yükümlülüğüdür
Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası işçilerin işçi sağlığı iş güvenliği konusunda eğitilmesini zorunlu kılmakta, bunu bir işveren yükümlülüğü olarak tanımlamakta, eğitimlerin hangi durumlarda, hangi sıklıkta, hangi konularda ve ne sürede verileceğini düzenlemektedir. Ancak mevzuatta işçi sağlığı alanında etkili öğretim yöntemlerine ilişkin bir standarda yer verilmemiş ve eğitim programlarının değerlendirilmesine ilişkin kriterler tespit edilmemiştir. Denetim faaliyetlerinin yetersizliği ile birlikte bu durum, işçi sağlığı eğitimlerini ge[1]niş ölçüde işlevsiz kılan bir tablo yaratmaktadır.
İşverenler Eğitim Yükümlülüğünü Yerine Getirmemektedir
Son yıllarda işçi sağlığı eğitimlerine yönelik vurguya rağmen, hala işyerlerinde işçi sağlığı eğitimlerinin yapılmaması ender rastlanan bir durum değildir. Tersine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın iş teftişine ilişkin raporları, işçi sağlığı eğitimlerinin hiç yapılmamasının son derece yaygın olduğunu belgelemektedir. Çarpıcı bir örnek seramik ve vitrifiye fabrikalarıdır. Çok tehlikeli işyeri kapsamında yer alan bu işyerlerine yönelik 2017 yılında Bakanlık tarafından gerçekleştirilen teftişlerde, denetlenen işyerlerinin yüzde 40’ında iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmediği tespit edilmiştir. Aynı denetimde denetlenen işyerlerinin %76’sında tozdan kaynaklanan sağlık ve güvenlik riskleri ve meslek hastalıkları ile bu hastalıklardan korunma yöntemlerini içeren iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmediği görülmüştür. Denetimde ulaşılan işçilerin %58’i (15.895 kişi) bu koşullarda çalışmaktadır. Dahası Bakanlığın denetim raporuna göre, yasa gereği yapacağı işle ilgili mesleki eğitim alması zorunlu olmasına rağmen işyerlerinin %95’inde mesleki eğitim belgesi olmadan işçi çalıştırıldığı tespit edilmiştir. Bu şekilde çalışan işçiler (10.947 işçi) teftiş kapsamında erişilen işçilerin (27.225 işçi) yaklaşık %40’ına denk gelmektedir. Bunun anlamı şudur: İşçiler mesleki eğitimini almadıkları işlerde, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirilmeden çalıştırılmaktadır. Teftiş raporları bu durumun iş koluna özgü olmaktan öte tüm işkollarını kapsayan genel bir sorun olduğunu göstermektedir.
İşçi eğitimlerinin yapılmaması kadar, usulüne uygun olarak yürütülmemesi de yaygındır. Öyle ki eğitim yapılmamasına rağmen işçilerden imzalar alınarak yapılmış gibi gösterilmesi istisna olmaktan ziyade ana eğilim durumundadır. İşçi sağlığı eğitimlerinin gerçekleştirildiği işyerlerinde ise bu eğitimlerin mevzuatta öngörülen sürenin çok altında verilmektedir. Yaygın uygulama 1-1,5 saatlik eğitim karşılığında 12-16 saatlik eğitim yapılıyor gibi belgelenmesidir. Eğitimler, eğitime uygun ortamlardan çok, en fazla işçinin bir araya getirilebildiği yemekhane gibi katılımcı ve etkin bir eğitime imkân tanımayacak ortam ve sayılarla yapılmaktadır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı hizmetlerini düzenli almaması nedeniyle eğitimlerin aksaması, üretim yoğunluğu gibi gerekçelerle eğitimlerin yeterince ve sağlıklı yürütülmemesi, “çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yıllık olarak verilmesi gereken 16 saatlik eğitimlerin üretim yoğunluğu gibi nedenlerle tek seferde verilmesi” (16 saatlik kesintisiz eğitim!) gibi olgular birebir iş müfettişlerinin birçok işyerlerindeki bulgularıdır.
Eğitim içeriğinin işçilerin demografik özelliklerine, ihtiyaçlarına, eğitim düzeyine göre uyarlanmasından çok, hemen tüm işyerleri ve çalışan grupları için aynı eğitim şablonunun uygulanması söz konusudur. Göçmen işçi sayısının kısa süre içerisinde hızla artmasına rağmen Türkçe konuşma, okuma ve dinleme konusunda sorun yaşayan işçilere yönelik anadillerinde işçi sağlığı eğitimleri yürütülmemektedir. Göçmen emeğinin ağırlıklı olarak tehlikeli işlerde istihdam edildiği gözetildiğinde bu durum, göçmen işçilerin sağlık ve güvenliklerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Davranış Odaklı İşçi Sağlığı Eğitimlerinin Açmazları
Kısaca işverenler yasadan doğan yükümlülüklerini ya hiç ya da usulüne uygun olarak yerine getirmemektedir. Ancak sendika ve meslek örgütleri tarafından yürütülenler de dahil olmak üzere işçi sağlığı iş güvenliği eğitimlerine ilişkin daha yapısal bir sorun vardır: İşçi sağlığı eğitimleri davranışsal iş sağlığı güvenliği olarak isimlendirilen yaklaşıma göre yürütülmektedir. İşçilerin güvensiz, tehlikeli, sorumsuz olarak nitelendirilen davranışlarını odağına alan bu yaklaşımda, aktarılan bilgi ve becerilerle işçinin tehlikeyi tanımlayabilmesi, tehlikeye maruz kalmaktan kaçınmak için güvenli çalışma davranışları geliştirmesi amaçlanmaktadır. İş kazalarının kök nedenlerini görmezden gelerek kazaları işçinin kusurlu davranışı ile ilişkilendiren bu yaklaşım, Türkiye’deki işçi sağlığı iş güvenliği eğitimlerine büyük ölçüde egemendir. Kökleri Heinrich’in domino teorisine dayanan bu yaklaşımın temel varsayımlarının yanlışlığı bir yana, çalışma ortamlarının nesnel durumu davranış odaklı işçi sağlığı eğitimlerinin açmazlarını işaretlemektedir.
Her şeyden önce teorik düzeyde bile, davranış değişikliğini hedefleyen eğitimlerin başarıya ulaşabilmesi için çalışma ortamının temel güvenlik sorunlarının çözülmüş olması gerekir. Oysa ki, Çalışma Bakanlığı’nın iş teftiş raporları işyerlerinde fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik tehlikelerin yaygınlığını, çalışma ortamlarının son derece sağlıksız olduğunu belgelemektedir. Sağlıksız çalışma ortamlarının yol açtığı emek kırımının boyutları İSİG raporları ile izlenebilir.
Diğer taraftan davranış odaklı işçi sağlığı iş güvenliği yaklaşımı, istihdamı bir tahakküm ilişkisi olarak kavramadığı, işyerinde işçi ve işveren arasındaki güç eşitsizliğini görmezden geldiği için, işçileri güvenlik kurallarını ya da prosedürlerini uygulamaktan alıkoyan ya da güvenlik önlemlerine uymamaya zorlayan çalışma ilişkilerini görmezden gelmektedir. Oysa ki alan araştırmaları/mahkeme tutanakları işçilerin tehlikeli fiziksel koşullarda üretimi sürekli kılmak, maliyeti düşürmek ya da verimliliği artırmak için tehlikeli davranışlara zorlandığının sayısız örneğini ortaya koymaktadır. Örneğin forklift operatörlerinin, forkliftin taşıma kapasitesinden daha ağır yükleri yasal hız sınırlarının üzerinde bir hızla taşımaya zorlanması, işçilerin koruyucusu olmayan makinalarda çalışmaya zorlanması, itiraz ettiklerinde işten atılmakla tehdit edilmeleri ya da doğrudan işten atılmaları zorlanan hata örnekleridir ve işyerlerine az çok aşina alanlar, zorlanan hatalarla çalışmanın temel çalışma koşulu olduğunu görmektedir. Böyle bir ortamda, yani işyerinde fiziksel, kimyasal, biyolojik ve ergonomik tehlikeler kol gezerken; ve işverenin üretim noktasındaki tahakkümü sınırlandırılmamışken işçi sağlığı eğitimleri ile işçiden güvenli çalışma davranışı sergilemesini beklemek, işçiden güvensiz fiziksel ortamdaki tehlikelerin üstesinden tek başına gelmesini beklemekten başka bir şey değildir ve bu yaklaşımla iş kazalarının önlenmesi hayatın olağan akışı içine mümkün değildir.
Güçlendirici Bir İşçi Sağlığı Eğitimi Gerekli
Bilimsel çalışmalar, tehlikeli koşullara maruz kalan işçilerin çalışma davranışlarını değiştirmeye odaklanmaktansa çalışanların işyeri tehlikelerini azaltma ve ortadan kaldırma gücünü oluşturmalarına yardımcı olmaya odaklanmanın daha uygun olduğuna işaret etmektedir. Güçlendirme yaklaşımı olarak nitelendirilen işçi sağlığı eğitimi yaklaşımı, esas olarak bu tespitten hareket etmektedir. Tehlikelerin ortadan kaldırılmasında veya kontrol edilmesinde çalışanların rolüne öncelik veren bu yaklaşım, işçi sağlığı iş güvenliği eğitimleri ile işçilere tehlikeleri nasıl tanımlayacaklarını ve aynı zamanda işverenleri, hükümeti ve hatta üyesi oldukları sendikaları harekete geçirmek için toplu eyleme nasıl etkin bir şekilde katılabileceklerini öğretecek şekilde tasarlanması ve yürütülmesi gerektiğini savunmaktadır. Yüzbinlerce kişinin iş kazası yaşadığı, binlerce kişinin yaşamını yitirdiği, on binlerce kişinin iş kazaların bağlı olarak sakat kaldığı Türkiye’de kazaların ve bağlı ölüm ve yaralanmalarının önlenmesi için işçi sağlığı eğitimlerinin işçilerin güçlendirilmesini odağına alan bir perspektifle birleştirilmesine ihtiyaç olduğu açıktır. İşçi sağlığı eğitiminin işçilerin güçlendirilmesi perspektifi ile nasıl örgütleneceğini önümüzdeki sayıda ele alacağız.